How has Islam been corrupted?
كيف تم تحريف وإفساد الإسلام؟
(Sh. 459-469)
MÜRŞİD VE İRŞAD
SUFI MASTER, SPIRITUAL GUIDE & SPIRITUAL GUIDANCE TO THE SO-CALLED RIGHT PATH
المرشد و الإرشاد
Mürşid (özgün şekli D harfi ile) - المرشد ve irşad - ألأرشاد, reşed - ر شر د ve rüşd - الرشد köklerinden bir kelimedir.
Günlük dilde, hidayet - ألهداية (doğruya ve güzele kılavuzlanmak) anlamında kullanılan reşed ve rüşd "bozuk inanç yüzünden doğan bilgisizlik" anlamındaki "ğayy - الغي" sözcüğünün karşıtıdır.
Kur'an bu karşıtlığı Bakara 256. ayette çok ilginç bir biçimde vermiştir:
“Dinde baskı - zorlama - tiksindirme (ikrah - ألإكراه) yoktur. Doğru bilgiye dayalı eriş (rüşd - ألرشد), sakat bilgiye dayalı sapış’tan (gayy - ألغي) açık bir biçimde ayrılmıştır."
(bk. Râgıb el-Isfahânî; Müfredat, rüşd maddesi)
Bu ayet, din konusunun OMURGA NOKTALARIndan bir kaçını ifadeye koymaktadır.
Bunlar:
1. Baskı ve zorlamanın insan ve din gerçeğine aykırı, Allah'ın iradesine ters bir gidişin göstergesi olduğu,
2. Doğruya ve güzele kılavuzlanmış olmanın temelinde sağlıklı bilginin yattığı,
3. Sapıklığın esasında bozuk-yanlış bilgilerin bulunduğu,
4. İnsanın bilgiyi devreye sokarak doğruyu ve güzeli rahatlıkla yakalayabilecek bir kıvama geldiği,
5. İrşad - ألإرشاد (doğruya ve güzele eriş) işinin bir bilgi-bilim meselesi olduğu gerçekleridir.
Kur'an'a göre, rüşd - الرشد, Allah'ın elindedir.
Yani rüşd, tanrılığın haklarından biridir.
Peygamberler, ancak Allah'tan aldıkları vahye dayanarak irşad yapabilirler.
Yani onların irşadlarının arkasında Allah'ın kendilerine ulaştırdığı bilgiler vardır.
Allah'ın görevlendirmesi olmadan peygamberler de dahil, hiç kimsenin irşad üretme ve yapılandırma hakkı, yetkisi yoktur.
Hz. Muhammed'e verilen şu emir bu gerçeği çok ürpertici bir biçimde ortaya koyuyor:
“De ki: 'Ben size zarar verme gücüne de ışık ve aydınlık (rüşd) verme gücüne de sahip değilim."
(Cin, 21)
O halde irşadın arkasında derece derece bilgi bulunacaktır.
Bu bilgi, SAĞLIKLI BİLGİ olacaktır.
Bilginin kaynakları içinde vahiy de vardır.
Peygamberler dışındaki insanlar için vahiy kaynaklı bilginin anlamı, vahyin verilerini toplayan tanrısal kitaptır.
Müslümanlar için bu, Kur'an'dır.
Sonuç şudur:
irşad ve hidayet, din bağlamında düşünüldüğünde bunun bizler için ilkesel kaynağı ; bilim, somut-belge olup, bunun kaynağı ise Kur'an'dır.
BİD'ATLAR, HURAFELER
* İrşadı bir bilgilendirme kurumu olmaktan çıkarmak:
Kur'an'a göre İRŞAD FAÂLİYYETİ BİR BİLGİ ALIŞVERİŞİDİR.
Bu öylesine tartışılmaz bir gerçektir ki Kur'an, tanrısal vahyi bile insanlık dünyasına inişinin ardından "İLİM" olarak anmakta (bk. Bakara, 145), böylece bizim Kur'an'dan yani tanrısal vahiyden yararlanmamızın da ANCAK BİLİM SAYESİNDE mümkün olacağını göstermektedir.
Vahiy, ancak onu alan nebi için bilgi üstüdür.
Bizim için vahiy de bir bilgi alanıdır. Bunun pratik anlamı şudur:
Din adına yol gösterenlerin yetki ve güvenilirlik belgeleri bilimsel nasiplerini gösteren belgelerdir.
Tarih boyunca bu belgelere sahip olamayan ama KİTLE ÜZERİNDE HEGEMONYA KURMA SEVDASINDAN da asla vazgeçmeyen odaklar - the saints of demon - ألأولياء الشيطان, başlarına âdeta bela olan BİLİM DENETÇİSİNİN PENÇESİNDEN KURTULMAK İÇİN çareler aramış ve bu çareyi bulmuşlardır :
Bilimin yerine sübjektif-spekülatif ilham ve içe doğuşu yerleştirmek.
Replacing the science and scholarly deeds with subjective-speculative inspirations and intuitions.
استبدال العلوم والأعمال العلمية بإلهامات وبديهيات ذاتية تخمينية.
İrşadı bir bilgilendirme ve bilgi ile yol gösterme kurumu olmaktan çıkaran zihniyetler, DİNİN KUTSALLARINI KULLANARAK kitleler üzerinde hegemonya kurmak isteyen sömürü sınıflarıdır.
Those who have a mindset that removes guidance from being an institution of information and guidance are exploiters who want to establish hegemony over the masses by USING THE SACRED CONCEPTS OF RELIGION.
إن أصحاب العقلية التي تحرم إرشاد من أن تكون مؤسسة للإعلام والتوجيه هم مستغلون يريدون فرض على الجماهير باستخدام مفاهيم الدين المقدسة.
Bunlar ilk iş olarak irşadı bir bilgilendirme kurumu olmaktan çıkarmaktadırlar.
Çünkü bilginin denetçi olması bunların işini zorlaştırmaktadır.
Mürşid sıfatı verilen kişinin "bilgin" sıfatı taşıma zorunluluğu dışlanınca iş kolaylaşıyor.
Otorite artık kıyafetle, bağlı olunan tarikatla, tamamına yakını uydurulmuş şecerelerle, birilerinin rüyada görmesiyle, çıkar şebekesi içinde yer alan bağlıların ürettikleri kerametlerle sağlanmakta ve günden güne güçlendirilmektedir.
These religious exploiters maintain their authority through their certain clothing, the sect they are affiliated with, the genealogies that are almost entirely fabricated, the dreams that some people claim to have seen, and the miracles produced by their followers within their network of interests, and they are so strengthening their hegemony over the masses day by day.
يحافظ هؤلاء المستغلون الدينيون على سلطتهم من خلال ملابسهم المعينة، والطريقة التي ينتمون إليها، والأنساب التي تكاد تكون ملفقة بالكامل، والأحلام التي يدعي البعض أنهم رأوها، والمعجزات التي يصنعها أتباعهم ضمن شبكة مصالحهم، و إنهم يعززون هيمنتهم على الجماهير يوما بعد يوم
Çünkü bu sayılanların hiçbirinin bilimle denetlenmesi söz konusu değildir.
Hatta çoğu yerde böyle bir denetimden söz etmek bile günahtır, cehennemlik olmanın alâmetidir.
Kur'an, irşad konusunda bu anlayışın tam tersini öne çıkarmaktadır.
Kur'an'a göre, ilimsiz irşada kalkmak sapıklık ve rezillikten başka hiçbir şey getirmez.
İlimsiz irşat iddiasının vardıracağı yer şeytana teslimiyet ve hüsrandır.
Yapılan işi Allah adına göstermek, hatta iyi niyetle Allah adına yapmak, sonucu değiştirmez.
Hüsran kaçınılmazdır.
Kur'an şöyle diyor:
"insanlar içinde öylesi vardır ki Allah konusunda ilimsiz, kılavuzsuz ve aydınlık getiren bir kitaba sahip olmaksızın mücadele edip durur. Yanını eğip bükerek uğraşır ki Allah yolundan saptırıversin. Böyle kişiye dünyada bir yüz karası öngörülmüştür. Ve kıyamet günü biz ona o kasıp kavuran yangının azabını tattıracağız."
(Hac, 8-9).
"İnsanlardan bazısı vardır, hiçbir ilme sahip olmadan Allah konusunda mücadele eder ve her inatçı kaypak şeytanın ardısıra gider. O şeytan üzerine şöyle yazılmıştır: Kim buna dost olursa muhakkak o onu saptırır ve onu, alevi zorlu ateşin azabına götürür." (Hac, 3-4)
Kur'an'ın bu verilerini dikkate alarak şu ilkesel tesbiti yapabiliriz:
Mürşid, bilgi ile donanmış
kılavuzdur. İrşadın esasında bilgi vardır.
Tam bu noktada, Mustafa Kemal Atatürk'ün şu ölümsüz sözünün altını, Kur'an'ın yüzlerce ayetinin bir özeti olarak çizebiliriz:
"HAYATTA EN HAKÎKÎ MÜRŞİD İLİMDİR."
And at this point, we can underline the immortal words of Mustafa Kemal Atatürk as a summary of hundreds of verses of the Quran: "THE TRUE GUIDE IN LIFE IS KNOWLEDGE."
ويمكننا هنا أن نؤكد على الكلمات الخالدة لمصطفى كمال أتاتورك خلاصة مئات الآيات القرآنية:
" الدليل الأكثر صدقًا في الحياة هو العلم و المعرفة."
* Mürşidi yol gösterici olmaktan çıkarıp aracı konumuna getirmek:
Mürşid yani bilgin, Allah ile insan arasında aracı değil, bilgisi ile yol göstericidir.
Dileyen bu yol göstericiden yararlanır.
Bu ; kişiyi vazgeçilmez kılmanın değil, bilgiyi yardımcı kılmanın göstergesidir.
Bilgiyi yardımcı kılma noktasından kişiyi vazgeçilmez kılma noktasna dönüş halinde şirk baş göstermiş, mürşid adı altında YARDIMCI BİR İLAH devreye sokulmuş olur.
Kur'an Allah ile insan arasında yaklaştırıcı-aracı kabul etmemekte, böyle bir iddiayı şirk saymaktadır.
Temel ilke ve insana verilen temel emir şudur: "Benimle, yarattığım kişiyi baş başa bırak!"
(Müddessir, 11)
Zümer Suresi 3. ayet, Allah ile insan arasına "yaklaştırıcı" sıfatıyla girmenin veya birilerini sokmanın şirkin belirgin niteliklerinden biri olduğunu gösteriyor:
"Arı-duru din yalnız ve yalnız Allah'ındır. O'ndan başkasını veliler edinerek: 'Biz onlara, bizi Allah'a yaklaştırmaları dışında bir şey için kulluk etmiyoruz.' diyenlere gelince, hiç kuşkusuz, Allah onlar arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü verecektir..."
Kur'an, Allah ile insan arasında ayrılık, uzaklık kabul etmiyor.
Böyle bir uzaklık olmadığına göre, kim kimi nereye yaklaştıracaktır. Kur'an'ın açık beyanıyla, Allah insana şah damarından daha yakındır.
(Kaf Suresi, 16)
Sahte mürşidler, önce insanı şah damarından daha yakın olan Allah'tan çeşitli oyunlarla uzak göstermekte, sonra da "yaklaştırıcı, vardırıcı" yaftalarıyla aldattıkları insanlardan maddî-manevî komisyon almaktadırlar.
Mürşid adı altında bir tür yedek ilah (şerîk, شريل، rab, spare god) üretmenin savunusunda şirkin öne sürdüğü gerekçelerden biri de Allah-insan arası gücün “ŞEFAATÇİ" niteliğidir.
Kur'an'ı dinleyelim:
"Allah'ın yanında bir de kendilerine zarar veremeyen, yarar sağlayamayan şeylere kulluk ediyorlar ve şöyle diyorlar: 'Bunlar bizim Allah katındaki şefaatçılarımızdır."
(Yûnus, 18)
Bu yedek ilahçı şirk mantığına Kur'an'ın cevabı Zümer Suresi 44. ayettedir:
"Şefaat tümden ve sadece Allah'ındır."
* Mürşidi kurtarıcı olarak görmek:
İrşad konusunun şirke götüren en tehlikeli sapma noktalarından biri budur.
Kurtarıcılık vasfını Allah dışında bir kuvvete vermek Kur'an’ın ruhuna tamamen aykırıdır.
Değil sıradan insanların, peygamberlerin bile böyle bir sıfatı yoktur.
Kur'an, "kurtarıcı mürşid" anlayışına tamamen kapalıdır. Çünkü bu anlayışın sonu şirke çıkar.
Kur'an'da "uyarıcı mürşit" anlayışı, vardır.
Son Peygamber de dahil, tüm ışık taşıyıcılar, uyarıcı (nezîr - نذير - warner)’dırlar.
Uyarıcı ; ışık tutan, haber veren, dikkat çeken, insanı omuzlarından tutarak silkeleyip kendine getiren sonsuzluk eridir; ama onun kurtarıcılık vasfı yoktur.
O, uyarır, ama kadere egemen olmaya kalkmaz.
Kurtarmak kadere egemen olma işidir.
Bu iş Allah'ın tekelindedir.
Kurtarıcı, sadece Allah'tır.
İrşad bunun böyle olduğunu anlatma işidir.
Bu işi yapmak yerine, Allah'ın alanına tecavüz edip kurtarıcılık rolüne soyunmak insanı da dini de tahrip eder.
Kurtarıcılık iddiasında bulunmak, Allah yerine iş yapmaya kalkmaktır; oysa insana Allah yerine ve Allah adına iş yapma yetkisi verilmemiştir.
İnsan ancak "Allah için" iş yapabilir ve bu da onur olarak ona yeter.
Yol göstericiye "kurtarıcılık / SAVIOURHOOD - أن يكون منقذا" vasfı vermek, Hristiyan papazlar tarafından "keffâret - ألكفارة" (REDEMPTION - İNSANLIĞI KURTARMAK - خلاص البشر) inancıyla Hz. isa'nın tebliği içine sokulmuş (It was inserted into the preaching of Jesus Christ - تم إدراجها في رسالة عيسى) ve oradan da tasavvufun yozlaştırılmasıyla (with the corruption of Sufism - مع فساد الصوفية) İslam'a aktarılmıştır.
Hrıstiyanlığın bu inanışına göre, Hz. Isa, insanlığın günahlardan, şerden temizlenmesi için kendisini feda etmiştir. Çarmıha gerilmenin kozmik arka plânı budur.
Hz. İsa, ayrıca, havarilerine (Disciples of Christ - ألحواريون) insanları iyileştirme (healing - تشفية) ve içlerinden kötü dürtü ve düşünceleri çıkarma (casting out demons - طرد الشياطين) yetkisi de vermiştir,
(bk. Paul Tillich; Eternal Now, 58 vd.)
İşte bunun bir uzantısı olarak ruhanî kişiler (mürşidler) kendilerine baş vuranların günahlarını çıkarabilirler, iç dünyalarını temizleyip onları arı-duru hale getirebilirler.
Böyle olunca da o kişiler, diledikleri zaman, insanların ruhsal hayatlarını karartabilirler de...
Vaftiz ve aforozun esası budur
(This is the basis of baptism and excommunication - هذا هو أساس المعمودية والحرمان).
Yani ; insanın din hayatının kaderi kendisinin elinden alınmış, birtakım yetkilerle donatılmış olan birtakım kişilere verilmiştir.
Bu, şirkin bir işleyişidir (This is a process of polytheism - هذه عملية شرك).
Kur'an, bırakın desteklemeyi, bunu yıkmak için gelmiştir denebilir.
Ne yazık ki, tasavvufun yozlaştırılmasının bir ürünü olan tarikatlar Kur'an'ın yıktığı bu tevhitdışılığı İslam'ın ta bağrına sokmuş ve insanların sonsuz kurtuluşlarını sağladıklarına inanılan yüzlerce-binlerce kişiyi İslam'ın kaderine hükmeder bir konuma getirerek adı konmamış bir ŞİNTOİST PANTEON - SHINTOIST PANTHEON - بانثيون الشنتوي) oluşturmuştur.
Bu panteonda kurtarıcılık, günahtan arındırıcılık rolleri ve yetkileri olan kişiler vardır, türbeler vardır, onların elleri, nefesleri, duaları vardır. Hatta ve hatta eşyaları, geçtikleri-oturdukları mekânlar vardır. Doğrusu, kanserojen bir şirk tahribi karşısındayız.
Öyle bir yapı yaratılmıştır ki, Hak hemen hemen akla getirilmemektedir.
Allah'a ait tüm yetkiler günlük hayatta bu "kurtarıcı kişiler ve nesneler"e aktarılmıştır.
Bu şirk tahribinin en kestirme ifadesini, tarikat çevrelerinin halk arasında dolaştırdıkları ve ne yazık ki, zaman zaman "hadis" yaftasıyla sergiledikleri şu şirk sloganında bulmaktayız:
“Şeyhi olmayanın şeyhi şeytandır”.
Oysa ki Kur'an dininde bunu tam tersi doğrudur:
Şeyh adıyla bir kurtarıcı düşleyenin veya icat edenin yuları şeytanın eline geçer.
Bunun aksini kabul etmek, Hz. Muhammed'in peygamberlik görevini tamamlamamış veya başaramamış olduğunu kabul ve ilan etmekle eşanlamlıdır.
Özetlersek ;
İlimden ve onu taşıyan bilginden yararlanmak, insanın yol almasında rahatlık sağlar.
Bu rahatlıktan yararlanmak isteyen bunu yapar.
Bu, insanca ve Müslümanca bir davranıştır.
Ancak tevhid ruhuna uygun temel şartlarını gözden uzak tutmamak gerekir.
O şartlar şöyle sıralanabilir:
1. Yararlanılan kişi ilimle donanmış olmalıdır,
2. Bu kişiye kurtarıcı sıfatı asla verilmemelidir,
3. Bu kişiye dokunulmazlık, tenkid-üstülük, hatasızlık, kutsallık, günahlardan arınmıştık vs. gibi nitelikler asla mâl edilmemelidir.
Bu kişi, gerektiğinde eleştirilebilmelidir.
Hata yapabileceği, günah işleyebileceği var sayılmalıdır.
Onun tüm sözleri, yazdıkları, eserleri, uygulamaları... bilimin ve Kur'an’ın verileri ışığında eleştiriye sürekli açık olmalıdır,
4. Bu kişinin yol göstericiliğinin ölümle sona erdiği tartışmasız kabul edilmelidir.
Türbesi, eşyası, çevresi asla ve asla kutsallaştırılmamalıdır.
Tam bu noktada, halk arasında dolaştırılan şu müşrik söylemi de Kur'an ışığında açığa çıkaralım.
Denmektedir ki: Mürşitsiz olmaz, bir mürşitten el almak gerekir, yoksa kurtuluş imkânsızdır.
Bu sözle kastedilen eğer bilimden, bilim adamından yararlanmaksa, buna hiçbir itiraz söz konusu olamaz. Çünkü Kur'an da bilime ve bilgine yollama yapmaktadır.
Ancak böyle düşünmenin bir göstergesi vardır:
Bilgin demek olan mürşidi tartışılmaz, dokunulmaz, eleştirilmez, kutsal, ölümsüz ilan etmemek...
Eğer mürşit adıyla devreye sokulan kişi dokunulmaz kılınıyor, kurtarıcı gösteriliyor, kutsallaştırılıyorsa yukarıki iddia katıksız bir küfürdür. Allah'ı, O'nun kitabını, Resulünü anlamsız, yetersiz ilan etmektir.
Kur'an şöyle diyor:
“Bugün sizin için dininizi kemale erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladım ve sizin için din olarak İslam'ı/Allah'a teslimiyeti seçtim." (Mâide, 3)
Buna göre, din:
1. Tamamlanmıştır,
2. Kemale erdirilmiştir,
3. Adı İslam konarak Allah dışında bir kişiye, güce, varlığa teslimiyet din olmaktan çıkarılmıştır.
"Bir ermişten el almadan olmaz" şeklindeki müşrik sloganını bu Kur'ansal tesbitlerle uyuşturmak mümkün değildir.
Doğrusu şu ki, dinde eksikler gören, tamamlanmamış noktalar olduğunu var sayan veya bu anlama gelecek davranışlar içine giren zihniyetler inandıklarının adını İslam koymak hakkını yitirirler.
islam, Allah'a, sadece Allah'a teslimiyettir.
Bu teslimiyeti kabul edenler Allah'ın dininin tamamlandığını ve kemale erdirildiğini de kabul etmek zorundadırlar.
Hem bu ayeti okuyup hem de yeni teslimiyet odakları yaratan ve dine sürekli eklemeler yapanların maskeli bir şirk çukuruna doğru yuvarlanmakta olduklarını düşünüyoruz.
* Mürşide teslimiyeti gerekli görmek:
Allah'tan başka bir kuvvete veya kişiye teslimiyetten söz etmek bile küfürdür.
Bir insan böyle bir teslimiyetten, gerçekten inanarak söz eder ve bunda ısrarlı olursa İslam dininin dışına çıkar.
Dinin adı, İslam'dır. İslam'ın anlamı, Allah'a teslimiyettir.
Bu teslimiyet, tıpkı, kelime-i tevhidde olduğu gibi, iki kutuplu bir ifade ile verilmelidir.
Kelimei tevhid (la ilahe illellah: Başka ilâh yok, yalnız Allah var' formülü, sadece olması gerekeni göstermekle kalmamış, olmaması gerekenleri de göstermiştir.
Ve öncelikle, olmaması gerekenlere dikkat çekilmiştir.
Çünkü yolun bizi götüreceği yere götürmesi yani yürünebilir hale gelmesi için önce engellerden temizlenmesi gerekir.
Tevhid formülündeki "la ilâh: ilahlar yok" bölümü bu temizlemeyi gösteriyor.
İslam'ın ifade ettiği teslimiyette de aynı durum söz konusudur.
Yani teslimiyetin biri olumsuz, biri olumlu olmak üzere iki tecellisi vardır:
1. Allah'tan başkasına (insan, eşya, kavram) teslimiyet yoktur,
2. Teslimiyet sadece ve sadece Allah'adır.
Yozlaştırılmış sûfî inançlar ve bunların uzantısı olan tarikatlar (Corrupted Sufi beliefs and their extensions, the religious orders - المعتقدات الصوفية الفاسدة وامتداداتها والطرائقة الصوفية), işte İslam'ın bu hayatî anlamında kaydırmalar yaratmış ve teslimiyeti "sadece Allah'a" olmaktan çıkararak "birtakım kişilere ve şeylere, o arada Allah'a da" konumuna getirmiştir.
İslam dünyasında asırlardan beri süregelen ve bugün de sürmekte olan mürşid inanış ve anlayışının Kur'an verileri ışığında durumu, ne yazık ki, budur.
Unfortunately, this is the situation of the belief and understanding of spiritual guide/gidance that has continued for centuries in the Islamic world and that is continuing even today, according to the light of the data in the Quran.
وللأسف، هذا هو حال عقيدة و فهم الإرشاد والمرشد الصوفي المعنوي، الذي استمر منذ قرون في العالم الإسلامي، وما زال مستمرا حتى اليوم، في ضوء معطيات القرآن.
***********
***********
How has Islam been corrupted?
كيف تم تحريف وإفساد الإسلام؟
Mürşid & İrşad / Guide & Guidance / المرشد و الإرشاد
İrşadı bir bilgilendirme ve bilgi ile yol gösterme kurumu olmaktan çıkaran zihniyetler, DİNİN KUTSALLARINI KULLANARAK kitleler üzerinde hegemonya kurmak isteyen sömürü sınıflarıdır.
İrşadın esasında bilgi vardır.
Tam bu noktada, Mustafa Kemal Atatürk'ün şu ölümsüz sözünün altını, Kur'an'ın yüzlerce ayetinin bir özeti olarak çizebiliriz: "HAYATTA EN HAKÎKÎ MÜRŞİD İLİMDİR."
Those who have a mindset that removes guidance from being an institution of information and guidance are exploiters who want to establish hegemony over the masses by USING THE SACRED CONCEPTS OF RELIGION.
At the core of guidance is knowledge. And exactly at this point, we can underline the immortal words of Mustafa Kemal Atatürk as a summary of hundreds of verses of the Quran: "THE TRUE MURSHID IN LIFE IS KNOWLEDGE."
إن أصحاب العقلية التي تحرم إرشاد من أن تكون مؤسسة للإعلام والتوجيه هم مستغلون يريدون فرض على الجماهير باستخدام مفاهيم الدين المقدسة.
إن جوهر الهداية هو المعرفة.
وفي هذه النقطة بالذات نستطيع أن نؤكد على الكلمات الخالدة لمصطفى كمال أتاتورك باعتبارها خلاصة لمئات الآيات القرآنية: "إن المرشد الحقيقي في الحياة هو العلم والمعرفة".
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder