21 Kasım 2024

36- İSLAM NASIL YOZLAŞTIRILDI?

HOW HAS ISLAM BEEN CORRUPTED?

كيف تم تحريف وإفساد الإسلام؟

*********

(Sh. 413-419)


KUTUP, GAVS, HIZIR, ABDALLAR, KIRKLAR, NUKABA, NÜCEBA, EVTÂD, EFRÂD, AHYÂR MİTOLOJİSİ


Hint-Veda sistemlerindeki YARI TANRI kuvvetler an­layışının TASAVVUF VE TARÎKAT YOLUYLA İslam'a aktarılışının bir göstergesi olan ABDALLAR, GAVS, KUTUB, NAKÎBLER, NECÎBLER, vs. iddialarının Kur'an ve gerçek hadiste HİÇBİR DAYANAĞI YOKTUR.

Bu isim-kavramlarla ilgili hadis diye ortalıkta dolaş­tırılan sözlerin TÜMÜNÜN UYDURMA OLDUĞU bugün artık oybirliği ile kabul edilmektedir.

Başlığımızda değişik görünümlerini sıraladığımız bu mitolojinin çekirdeğini, Emevî kralı Muaviye'nin tezgâhını yürüttüğü ŞAM’I KUTSAL GÖSTEREBİLMEK İÇİN UYDURTTUĞU "ABDALLAR HADÎSİ" diye anılan söz oluşturmakta­dır. 

Bu söz sonraki zamanlarda Hint mistisizminden it­hal edilen YEDEK İLAH teorileriyle zenginleştirilmiş ve dünyayı ALLAH İLE BİRLİKTE yönettikleri varsayılan İSLÂMÎLEŞTİRİLMİŞ BİR ALT-TANRILAR SİLSİLESİ oluşturulmuştur. 


Bunların başı kabul edilen kişi "KUTUB" veya "GAVS" diye anılır. Onun altında, Vedik (Vedalar sistemine ait) anlayışın sıralamasına uygun bir iş bölümü yapılır ve başlıktaki adlarla anılan kişiler kutubun yönetim ve denetiminde dünyayı, hatta evreni idare ederler.


Abdallar ve kutup mitolojisinin, Muaviye ile onun sadık yandaşı SÖZDE MÜHTEDÎ (İslam'a dönmüş) YAHÛDÎ CASUSU Ka'b el-Ahbâr (ölm. 33/653) tarafından oluşturulduğunu bilmekteyiz. 

İslam bilginleri bu tür uydurma­ları "KISSACILIK" adıyla anar ve itibar dışı tutarlar. 

Kıssacılığın babasının Muaviye olduğu ise tar­tışmasız bir gerçektir, 

(bk. Süyûtî; Tahzîru'l-Havâs min Ekâzibi'l-Kussâs, 235)

Biz bu konuyu "Kur'andaki islam" adlı eserimiz­de geniş bir biçimde inceledik, 

(bk. s. 242-244 ve 346-351) 


Burada şu kadarını söyleyelim: 

Ka'b el-Ahbâr adlı Ya­hudi kâhin-bilginin TARİHİN İLK VE EN AZILI SİYONİSTİ ol­duğu, İSLAMIN YOZLAŞTIRILMASINDA VE HADİS UYDURMACILIĞINDA ilk büyük rolü oynadığı, Hz. Ömer'i öldüren komplonun içinde yer aldığı, Mısırlı bilginler Mahmud Ebu Reyye (ölm. 1970) ve Ahmet Emin (ölm. 1954) tarafından TARİHSEL BELGELERİYLE gösterilmiştir. 

Ebu Reyye bu tezini Mecelletü'r-Risâle - ألمجلة الرسالة 'de yazdığı makalelerle gündeme getirmiş, ayrıca "Advâ' ale's-Sünneti'l-Muhammediyye الأضواء على السنة المحمدة : Muhammedî Sünnetin Aydınlatılma­sı adlı eserinde (s. 166 vd.) tekrarlamıştır.

ABDALLARLA İLGİLİ UYDURMALARI, çağımızın en büyük hadis bilgini Elbânî'nin, uydurma hadisleri toplayan ve eleştiren eserinden verelim:


"Bu ümmette Abdallar otuz kişidir. Onlardan biri öldüğünde Allah onun yerine bir başkasını bedel olarak gönderir." (Elbânî; Zaîfa, 2/339-342)


"Şu üç şey kendisinde bulunan kişi, yeryü­zünün ve sakinlerinin ayakta kalmasının se­bebi olan Abdallardandır: Kazaya rıza göstermek, Allah'ın yasaklarından uzak durmada sabır, Allah'ın zatına ilişkin konularda öfke."


“Ümmetimin abdallarının alâmeti şudur: Onlar hiçbir şeye asla lanet etmezler."


"Abdallar, mevâlîden (Arap olmayan Müslü­manlardan )dir. Mevâlî’ye, münafıklardan baş­kası kin tutmaz. 


"Benim ümmetimin abdalları cennete amel­leri yüzünden girmezler. Onların cennete giri­şi Allah'ın rahmeti, benliklerindeki cömertlik, kalp temizliği ve tüm Müslümanlara rahmet oluşları yüzündendir. 

(bk. Elbânî; Zaîfa, 3/666-668)


"Abdallar kırk erkek ve kırk kadından olu­şur. Allah; her erkek öldüğünde onun yerine bir erkek, her kadın öldüğünde de onun yerine bir kadın gönderir." 

(bk. Elbânî; aynı eser, 5/519-520)


"Ümmetim içinde, kalbi Hz. İbrahim kalbi gibi olan kırk kişi hiç eksik olmaz. Allah bu kırk kişiyle yeryüzündeki belaları ümmetim­den uzaklaştırır. Bu kırk kişiye 'Abdallar' de­nir. Bunların erişleri namaz, oruç ve sadaka ile değildir; bunların erişleri cömertlikle, Müslümanlara öğütle olur."


"Yaratıkları içinde Allah'ın üçyüz kişisi vardır ki, kalpleri Hz. Âdem kalbi üzeredir. Aynı şekilde Allah'ın kırk kişisi vardır ki, kalpleri Musa'nın kalbi üzeredir. Yedi kişi vardır ki, kalpleri İbrahim kalbi üzeredir. Beş kişi vardır ki, kalpleri Cebrail kalbi üzeredir. Üç kişi vardır ki, kalpleri Mikâil kalbi üzere­dir. Bir kişi vardır ki, kalbi İsrafil kalbi üzeredir. Bu son bir kişi ölünce Allah onun yerine üçlerden birini getirir. Üçlerden biri ölünce onun yerine beşlerden birini getirir. Beşlerden biri ölünce onun yerine yedilerden birini geti­rir. Yedilerden biri ölünce onun yerine kırk­lardan birini getirir. Kırklardan biri ölünce onun yerine üçyüzlerden birini getirir. Üçyüzlerden biri ölünce onun yerine halktan birini getirir. İşte yeryüzünde hayat bu insanlar hürmetine yürür, ölüm bu insanlar yüzünden olur, yağmur bu insanlar hürmetine yağar, bitkiler bu insanlar hürmetine yeşerir, belâlar bu in­sanlar hürmetine uzaklaştırılır." (Bu buram bu­ram ŞİRK KOKAN uydurmalar ve eleştirileri için bk. El­ bânî; aynı eser, 5/669-670)


İbn Teymiye'nin "ilim sahiplerinin ittifakıy­la yalan" dediği (bk. İbn Teymiye; el-Furkan, 13) bu Abdallar uydurmasındaki anlatım, tevhidin Allah'ına değil, şirk panteonunun yedek ilahlarına yakışan bir anlatımdır.


Kutup, Abdallar, Gavs, Nukaba, Nüceba, Evtâd Mitolojisi hakkındaki bilgileri, bir ibret belgesi olsun diye, tasavvuf-tarîkat kitaplarından değilOsmanlı fıkıh bilginlerinin en ünlülerinden biri sayılan İbn Abidîn'nin Resâil'inden alacağız. 

Ünlü Risâleler'inin birini de bu konuya ayıran İbn Abidîn (ölm. 1252/1836) bu mitolojiyi, genişçe anlatmış ve ne şaşılacak şeydir ki, bir tek tereddüt belirtmemiş, bir tek sakınca kaydı koymamıştır. Osmanlı'nın din dediği ile Kur'an'ın din dediğinin çok ayrı şeyler olduğunu kanıtlayan en güçlü belgelerden biri de İbn Abidîn'in bu "Risâle"sidir. 

(bk. İbn Abidîn; Re- sâil, 2/264-281)

Mitolojiyi tanıtan önemli cümleleri alalım ve kendi görüşlerimizi parantez içinde ekleyelim:


Kutub - ألقطب)  çoğulu: aktâb - ألأقطاب) değirmenin, çevresinde döndüğü eksen demektir. Zamanının bütün oluşları onun çevresinde dönüp durduğu için zamanın ruhsal seyyidi ve yöneticisi olan zata bu ad verilmiştir... 


Kutuplar iki tanedir. 

Biri görünen âlemi yönetir, biri gayb âlemini. (Allah ne yapar?!) 

Kutup ölünce, yerine Abdallar'ın en kâmili geçer.

Abdallar'a - ألابادلة gelince, abdal - ألأبدل kelimesi, bedel - ألبدل sözünden alınmıştır. Bunlardan biri ölünce onun yerine öteki geçtiği için bu adla anılmışlardır. 

Bunlar, peygam­berin yerine iş gördükleri için de bu adı almış olabilirler... 

(Az önce Allah'ın işlerini gördükleri söyleniyordu!) 

Allah, insanlara musallat olabilecek belaları, fesatları bu Abdallar yüzünden yok eder... 

(Öyleyse ; neden İslam dünya­sından bela ve fesat bir türlü eksik olmuyor?)

Evtâd - ألاوتاد 'e gelince: 

Bu kelime direk, dayanak anlamındaki veted - الوتد sözcüğünün çoğuludur. 

Bunlar, yeryüzünün dayanıklı olmasını sağlayan ruhsal kişilerdir. Kur'an'da dağların evtâd olduğunu söyleyen ayet bu kişilere dikkat çekmektedir.

Nukabâ - ألنقباءnakîb - ألنقيب (temsilci, belirleyici) sözcüğünün çoğuludur. 

Nukabâ toplumların kozmik temsilcileridir.

Bunların her biri gezegenlerin birinin dünya üzerindeki etkilerini kontrol eder. 

Bunlar İblis'i - ألإبليس de tanırlar ve onun etkilerini de kontrol ederler. (Dünyadaki bunca kötülük ve sapıklık nasıl oluyor? Yoksa nukabâ’nin canını sıka­cak bir şey mi yapıldı?)

Efrad - ألأفراد 'e gelince, bu kelime ferd - ألفرد (birey) kelimesinin çoğuludur. 

E f r â d, melekler âleminden bazılarının tem­silcisi olarak iş görür...

Nücebâ’ - ألنجباء ‘nın sayısı 70, Abdallar - ألأبادلة 'ın 40, 

Ahyâr - ألأخيار 'ın 7, 

Evtâd - ألأوتاد 'ın 4'tür. 

Gavs - القوس ise bir tektir. Nukaba'nın yaşadığı yer Mağrip, Nüceba'nınki Mısır, 

Abdallar'ınki Şam, 

Gavs'ınki Mekke, 

Kutup'unki Yemen'dir. 

Ahyâr - ألأخيار (hıyar - خيار) kelimesinin çoğulu (seçkinler anlamında kullanılır) ise yeryüzünü durmadan dolaşır. 

(Dikkat edilirse bu mitolojik ilahların hiçbiri, günümüz dünyasının uygar coğrafyalarında yaşamıyor!)

Halkın Kabe'yi tavaf ettikleri gibi Kutup da sürekli bir biçimde Allah'ı tavaf eder. 

(Allah'ın tavaf konusu ol­duğunu söylemek O'nu cisimleştirmektir ki tartışmasız küfürdür.) 

Hep Allah'ın çevresindedir, orada döner-durur. (Bu sözler açık bir şirktir.)

Kutup, azledilmez, makamından ayrılmaz. Ancak ölünce yeri boşalır.

Mitolojik anlatım böylece sürüp gidiyor. 

Bunlar İs­lam'ın kabulleri asla olamaz, bunlar olsa olsa Hint paganizminin yedek ilah anlayışını yansıtan beyanlardır. 

Bu sözleri okuyup İslam dünyasının durumunu da hatır­layınca Kur'an'ın defalarca tekrarladığı şu ölümsüz beyyine vicdanlarda yeniden canlanıyor:

"Allah, insanlara zulmetmez, insanlar ken­dilerine zulmediyorlar."

 (bk. Âli İmran, 117; Hûd, 101; Nahl, 33, 118; Zührûf, 76)

Hızır mitolojisi, Abdallar-Kırklar mitoloji­sinin bir uzantısıdır.

Kur'an'da Hızır diye bir ad geçmez. 

Hz. Mu­sa'nın Kehf Suresi'nde sözü edilen arkadaşının Hızır olduğunu söylemenin hiçbir Kur'ansal dayanağı yoktur. 

Kehf Suresi'nde sözü edilen Musa'nın Hz. Mûsa olduğu bile kesin değildir. Ona arkadaşlık yaptığı söylenen bilge kişinin ise adı hiç verilmemektedir.


Uydurmacılar Hızır'ı bazan Mûsa ile bazan da İlyas ile arkadaş yaparlar.

Tüm hurafe kabullerinde olduğu gibi Hızır konu­sunda da uydurulmuş hadisler hazırdır. 

İşte bir tanesi: 

“İlyas ile Hızır kardeştirler; babaları İran di­yarından, anneleri ise Bizans diyarındandır.” 

(bk. Elbânî; ez-Zaîfa, 5/283-284)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder