HOW HAS ISLAM BEEN CORRUPTED?
كيف تم تحريف وإفساد الإسلام؟
*********
(Sh. 425-432)
MESCİDLER - MOSQUES - مساجد
Mescid- مسجد (çoğulu: mesâcid - مساجد), secde - سجدة - sücud - سجودkökünden bir kelime olup secde edilen mekân anlamındadır.
İslam; resmî belgeli, belirli mimarisi olan bir mabet anlayışına yer vermediği için,secde edilen her yer mescid hükmünü alır.
Bir yer, ibadet dışında birçok iş için kullanılabilir ve ibadet edildiği anda da mescit hükmüne girer.
Bu demektir ki, secde biter bitmez mescid hükmü kendiliğinden kalkacaktır.
Bu yaklaşımın temel dayanağı, Kur'an'ın tüm varlığı secde halinde görmesidir.
Bütün kainat secde halinde olduğundan her yer, kozmik anlamda mescid hükmündedir.
İnsanlık açısından mescid olma hali ise, o mekânda secde edilmesine bağlıdır.
Andığımız yaklaşımın sünnet kaynaklı dayanağı ise Peygamberimizin şu sözüdür:
“Tüm yeryüzü bana mescid kılınmıştır."
Tüm yeryüzü mescid-mâbettir ve insanın tüm meşru filleri ibadettir.
İbadet için ne belli bir mekâna ne birilerinin iznine ne de herhangi bir lidere ihtiyaç vardır.
Cemaatle namazın tüm hikmeti insanları biraraya toplamasındadır.
Cemaat olmanın, ibadetin kabulü veya kalitesiyle hiçbir ilgisi yoktur.
Sadece C u m a namazının cemaatle kılınması şarttır.
O şart ta en az üç kişinin bulunmasıdır.
Bu üç kişilik cemaat nerede oluşursa Cuma orada kılınabilir. İzinli-belgeli, resmî bir bina gerekli değildir.
Cemaat oluşmuşsa evde, iş yerinde, bağda-bahçede, piknik yerinde Cuma kılınabilir.
İşin dinî esası budur; gerisi örf ve alışkanlıktır.
BİD'ATLAR, HURAFELER
Mescidleri, tevhid inancına ve Hz. Peygamberin uygulamasına ters düşüren unsurları iki ana başlık altında incelemek mümkündür:
- Bid'at unsurları,
- Şirk unsurları.
I. BİD'AT UNSURLARI
* Belirli mekânları mescid edinip başka yerde namaz kılmamak veya kılınamayacağını iddia etmek:
Böyle bir iddianın Kur'an'ın ruhuna aykırı olduğu biraz önce verilen bilgilerden de anlaşılabilir.
Cemaatle kılınması şart olan Cuma namazında bile belirlenmiş mekân kaydı yoktur.
Cemaatin yani en az 3 kişinin oluştuğu her yerde Cuma kılınabilir.
(bk. Cuma maddesi)
Cemaatin oluşması için 10, 20, 40 vs. rakamlarını gerekli görenler vardır.
Bu görüşler kimseyi bağlamaz.
Üç kişiden fazlayı gerekli görüp görmemek bir kanaat ve içtihad meselesidir.
* Mescid yapma ve süsleme yarışına girmek:
Tüm yeryüzü mescid olunca, belirli mekânlar dışında secde edilemeyeceği anlamına çıkabilecek bir tavırla sürekli mescid-cami yapmak ve bunu bir tür "temel din hizmeti" gibi algılamak din hayatına çok büyük sıkıntılar getirir.
Hz. Peygamber, mescid yapma ve süsleme tutkusunun ümmetine nelere mâl olacağını daha ilk günlerde görmüş olacak ki, bu tutkunun bir sektöre vücud vermesine giden yolları tıkayıcı beyanlarda bulunmuştur.
Tüm hadis kaynaklarında yer alan bu sözleri biz, İ b n H e m m â m (ölm. 211/826)ın eserinden vereceğiz:
"Mescidleri görkemli kılmakla emrolunmadım."
Bu sözü nakleden İbn Abbas şunu ekliyor:
“Vallahi, siz mescidleri görkemli kılmakla da yetinmeyecek bir de onları alabildiğine süsleyeceksiniz."
"Mescidlerinizi, tıpkı Yahudi ve Hristiyanların, mabetlerini süsleyip püsledikleri gibi, süsleyip püsleyeceksiniz."
(İbn Hemmâm; el-Musannef, 3/152-154)
“Mescid yapma ve süsleme” ile “insana hizmet etmeyi ve değer üretmeyi” karşılaştıran Tevbe Suresi 19. ayet ne ibretli bir tablo çizmektedir!
Bundan ilginci, anılan ayette örnek olarak Mescid-i Haram'ın yani Kabe'deki Beytullah’ın gündeme getirilmiş olmasıdır.
Diğer mescidlerin durumunu siz düşünün!
Ayet şöyle diyor:
"Siz; hacı sakalığını (hacılara su verme hizmetini), Mescid-i Haram tamirciliğini, Allah'a ve âhiret gününe inanıp Allah yolunda didinen kişinin yaptığıyla bir mi tuttunuz? Allah katında bir olmazlar bunlar..."
Mescid yapma ve süsleme tutkusunun bir sektöre dönüştüğü günümüzde, insana yönelik hizmetleri öne çıkaranların maruz bırakılmadıkları itham kalmıyor.
Dinin özünü çürütmeye yönelik yanlışların din, hatta din savunuculuğu olarak pazarlandığı bir dünya gerçekten karanlık bir dünyadır.
Böyle bir dünyadan yakınanların en saygınlarından biri olan Endülüslü bilgin Şâtıbî(ölm. 790/1388) şöyle yazıyor:
"Birçokları, mescidleri süslemeyi Allah'ın evini yüceltmek sanıyor. Pahalı lâmbalar, avizeler asmak ta bu cümledendir. Bunları mescidlere asanlar, “Allah yolunda harcama" yaptıklarını iddia edebiliyorlar..."
(Şâtıbî; el-Muvâfa- kat, 2/82).
14. yüzyılda yaşamış bulunan Şâtıbî kandillerden, lâmbalardan yakınıyor.
Acaba bugünleri görseydi neler yazardı…?
Mescidlerin altın ve gümüşle süslenmesi tüm fıkıh bilginlerinin söz birliğiyle HARAMdır.
Diğer süslemeleri bazıları haram görür, bazıları mekruh (çirkin, yakışıksız).
Süslemelerin, vakıf parasından veya haksız kazançlardan harcamayla yapılması halinde ise kullanılan maddeye bakılmaksızın haram işlendiği kabul edilir.
Kur'an ayetlerini mescid duvarlarına yazmak da aynı hükme tâbidir; HARAMdır,
(bk. el-Cezîrî; el-Fıkh ale'l-Mezâhibi'l-Erbaa, 1/260-263).
* Farz dışı namazların cami içinde kılınması:
Hz. Peygamber'in uygulamasında olmayan, hatta zaman zaman karşı çıktığı bilinen bu bid'atın en hızlı yaşandığı yer Türkiye'dir.
Gerçek şu ki Hz. Resul, farzı kılar kılmaz camiden çıkardı.
Farzdan sonra cami içinde nafile (tatavvu' - تطوع، sevap için fazlalık namaz) kılmaya devam edenlere de öfkelenirdi.
(İbn Hemmâm; el-Musannef, 2/434-442)
Sonraki devirlerin gerçek sünnete saygılı fakıhları da farz dışı namazların cami içinde kılınmasına karşı çıkmışlardır,
(bk. İbn Hemmâm, 3/71-72)
Farz dışı namazlar (bayram namazları hariç) cami dışında kılınır.
(bk. Namaz maddesi).
Bunların cami içinde cemaatle kılınması ise (örneğin TERAVİH namazının kılınması) peygamberimizin emriyle kesin bir biçimde yasaklanmıştır,
(bk. Namaz maddesi)
* Sünnet dışı unsurların camiye sokulması:
Bu unsurları ayrıntıya girmeden sıralayalım :
A-) Farz namazdan sonraki müezzinlik fasılları.
B-) Tesbih adı altında camiye sokulan bazı âlet-edevat.
C-) Namaz veya hutbe öncesinde ihlas Suresi veya başka ayetler okumak,
D-) Cuma namazlarında okunan iç ezan.
E-) Hutbede, öğüt olarak Kur'an dışında sözlerin okunup söylenmesi
F-) Hutbe için cami içine yüksek minberler konması, hatibin bu minbere birtakım merasimlerle çıkması.
Hatib hutbeye çıkarken müezzinin "innellahe ve melâiketehû... - إن الله و ملئكته…" ayetini okuması da bir Emevî bid'atidir.
(bk. A l i M a h f u z ; el-İbda fi Madarri'l-İbtida\ 168)
G-) Namaz kılanların yollara taşması: Yollarda namaz kılmak yasaklanmıştır.
Çünkü bu durumda geçiş zorlaşır veya engellenir ve bu kul hakkına tecavüz olur.
Kur'an'ın deyimiyle, başkalarına zarar pahasına mescid edinmek haramdır, (bk. Tevbe Suresi, 107)
Başkalarının (bunlar gayrimüslim dahi olsalar) zararı pahasına ibadet yapılamaz,
(bk. İbn Hemmâm, 1/403)
Namaz kılanların mezarlıklara taşması da yasaklanmıştır.
(İbn Hemmâm, 1/404)
H-) Vahyin belirlemediği yapay-uydurma ibadet veya teberrükâtın mescide sokulması.
I-) Caminin orasına-burasına ünlü sözler, dizeler, levhalar veya Kur'an ayetleri yazmak:
İmam Mâlik, caminin mihrabına bir Kur'an ayetinin yazılmasına bile karşı çıkmıştır,
(bk. Turtûşî, 223-224)
Aynı İmamı Mâlik, mescidlere para toplamak için konan "sadaka sandıkları"na da karşı çıkmış, "Allah, mabetleri dünyalık toplama yeri yapmadı" demiştir.
(Aynı yer, 234)
İ-) Camilere mihrab yapmak: Mihrablar, Emevîler devrinde konmaya başlanmıştır ki tartışmasız bid'attır.
(bk. Turtûşî, 217)
Mihrab vs. gibi eklemelerin bid'at olduğunu söyleyen Turtûşî, bunları temel yasak olan "mescidleri süsleyip püsleme" bid'atının bir uzantısı olarak görüyor ve şu hadislere dikkat çekiyor:
“Ben, mescidleri süslü-püslü yapmakla ve mescid binalarını güçlendirmekle EMROLUNMADIM."
Ve:
"Mescidleri, tıpkı Yahudi ve Hristiyanların süsleyip püsledikleri gibi süsleyip püsleyeceksiniz."
Ve:
“Kur'an nüshalarını ve mescidlerinizi süsleyip püslediğinizde çöküşünüz de sizi yakalayacaktır."
(Turtûşî, 218-219)
Mescidlerle ilgili bu anlayış, sahabî ve tâbiûn kuşağının egemen anlayışıdır.
Hz. Ali şöyle diyordu:
"Bir toplum mescidlerini süslemeye başladı mı amelleri fesada uğramış demektir." (Turtûşî, 220)
Irak fıkıh ekolünün sahabî önderi olan İbn Mes'ûd, Kûfe'ye ilk geldiğinde süslü-nakışlı bir cami gördü ve dedi:
“Bunu kim yaptıysa Allah'ın malını O'na isyanda harcamış."
Aynı İbn Mes'ûd, şunu da söyleyen büyük ruhtur:
“İleride tîn’i (الطين - toprağı-duvarı) yükseltip dini alçaltacak bir topluluk gelecektir."
(Turtûşî, 221)
Mescidlerin geniş, pahalı, mükellef binalar halinde yapılması da yukarıda belirttiğimiz bid'atlar içine girer.
Bu bid'atı yaşatmak için bir de hadis uydurulmuştur:
“Mescidleri geniş yapın ki içlerini cemaatle doldurasınız."
(bk. Elbânî; ez-Zaîfa, 4/37)
* Gayrimüslimlerin camiye girmelerinin engellenmesi:
Peygamberimiz, Ehlikitap denen Yahudi ve Hristiyanların camiye girmelerine engel olmak bir yana, onlara bizzat kendi mescidinde ibadet etme izni vermiştir.
Hicretin 9. Yılında (Senetül-Vüfûd - السنة الوفود - Elçiler Yılı) Medine'ye gelen Necran Hristiyan Heyeti'ne verdiği bu izin bu konuda başka belgeye ihtiyaç bırakmaz.
Hadis alanının en eski ve en büyük otoritelerinden biri olan İbn Hemmâm'a göre, müşriklerin bile mescidlere girmesine engel olunamaz.
Hz. Peygamber onların da mescidlere girip namaz kılanları izlemelerine izin vermiştir.
(İbn Hem mâm, 1/414).
* Mescidlere pis kokularla gelinmesi:
Bu pis kokular içine soğan ve sarmısak kokusunun bile girdiğini bizzat Peygamberimizden öğreniyoruz.
* Camilerde ticaret yapılması:
Bu bid'at türü bugün bazı vakıfların kitap, takvim ve makbuzlarının satılması şeklinde hâlâ sürdürülmektedir.
* Mescidlerde tırnak kesme vs. türünden temizlik yapılması.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder