Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ten BİR KİTAP TANITIMI…
Introduction of A BOOK by Prof. Dr. Yasar Nuri Ozturk
مقدمة كتاب للأستاذ الدكتور يشار نوري أوزتورك…
**********************
Book Name :
“POLYTHEISM : ENMITY TOWARDS GOD UNDER THE GUISE OF RELIGION
&
DEISM : THE PHILOSOPHIZATION OF REACTION TO POLYTHEISM”
(Introduction of this book in English shall be shared in the coming days)
****************
إسم الكتاب :
“ألشرك : ألعداع لله تحت ستار الدين
و
الربوبية (Deism) : فلسفة رد الفعل على الشرك
(سيتم مشاركة مقدمة هذا الكتاب باللغة العربية في الأيام القادمة)
**********************
Kitabın ismi :
“DİN MASKELİ ALLAH DÜŞMANLIĞI : ŞİRK
Ve
ŞİRKE TEPKİNİN FELSEFELEŞMESİ : DEİZM”
Merhûm Prof. Dr. Yaşar Nuri Öztürk’ün “Din maskeli Allah düşmanlığı : ŞİRK ve şirke tepkinin felsefeleşmesi : DEİZM” isimli, değerli ve önemli kitabını sizlere, onun kendi ifadeleriyle, TANITMAYI arzu ediyorum.
Merhûm Öztürk, bu kitabını tanıtmaya “GİZLİ ŞİRK İSLAM DÜNYASINI NASIL MAHVETTİ?” sorusunu sorarak başlıyor ve devam ediyor :
Bu eser, Kur’an’ın sadece Müslümanlara değil, bütün insanlığa tanıtmak istediği temel belâlardan biri olan şirki, bu konudaki Arab-Emevî ambargosunu yıkarak, Kur’an’da anlatıldığı şekliyle, tanıtan İLK ESERDİR.
Örtülü (gizli) şirk ; din şemsiyesi altına gizlenip, “Kutsala Hürmet” aldatmacasını kullanarak insanlar üzerinde bir “Rabler Hegemonyası ve Rabler Saltanatı”kurmaktır. Kur’an’ın dikkatimizi çektiği EN BÜYÜK TEHLİKE işte bu ÖRTÜLÜ (gizli) ŞİRK’tir. Kur’an bize açık olarak gösteriyor ki, bu örtülü şirk cürmünün failleri ve azmettiricileri, insanlık tarihi boyunca, HEP VE DAİMA, DİN TEMSİLCİLERİ(RUHBAN) olmuştur. Kur’an, yüzlerce ayetinde, doğrudan veya dolaylı olarak, bu ruhban’dan, yani din temsilcilerinden yakınmaktadır. Hem de üzerine basa basa…
Hz. Adem’den başlayarak Hz. Musa ve Hz. İsa da dahil olmak üzere, son peygamber Hz. Muhammed’e kadar, gelmiş geçmiş bütün peygamberlerin insanlığı davet edegeldiği TEVHÎD DİNİ’ne biz “BÜTÜN PEYGAMBERLERİN EVRENSEL MİRASI” diyoruz. İşte bütün peygamberlerin bu EVRENSEL İMAN MİRASI, adeta bir “RABLER HEGEMONYASI, RABLER SALTANATI” olan “ŞİRK DİNİ” tarafından, içten içe yozlaştırılarak çürütülmüştür. Hz. Muhammed’in torunlarından biri ve aynı zamanda “KUR’AN İDRAK VE İRFANININ EN BÜYÜK TEMSİLCİLERİNDEN BİRİ” olan İMAM CAFER SADIK (ölm.148/765) tarihe not düşen şu muhteşem tesbiti yapmıştır :
“EMEVÎLER TEVHÎD İMANININ TANITILMASINA ENGEL OLMADILAR. LAKİN ONLAR, ŞİRK’İN TANITILMASINI ENGELLEDİLER. VE, BU YOLLA İSLAM’A EN BÜYÜK KÖTÜLÜĞÜ YAPTILAR”.
Emevîler’in bu engellemesi, Emevîci, yani Emevîler’in uşağı olan sözde din bilginleri tarafından kitaplara geçirilerek adeta DOKUNULMAZ kılındı. Ve böylece, Müslüman kitleler, asırlardan beri, şirki, Kur’an’ın tanıttığı şekliyle tanımaktan mahrum bırakıldılar. Şirk adam gibi ve dosdoğru tanınamayınca, TEVHÎD İMANI da adam gibi ve dosdoğru tanınamadı. Tevhîd imanı adam gibi ve dosdoğru tanınamayınca da, şirk bütün İslam dünyasını kuşattı ve bu dünyaya hakim oldu.
Kur’an gayet açık ve net olarak bildirmektedir ki şirk bataklığına düşen bir kitle iflah olamaz ve böyle bir kitlenin ürettiği ve üreteceği hiçbir değer hiçbir işe yaramaz. İslam dünyasına bu gözle baktığınızda, bu dünyanın asırlardır hüsrandan hüsrana sürüklenmesinin gerçek sebebini açık olarak görürsünüz. Kur’an, Müminûn suresi, ayet 1’de
“Yemin olsun ki Müminler kurtulmuştur” diyor.
Lakin, İslam dünyasının perîşân manzarası, Batılıların yapmış olduğu bir istatistiğin verileriyle şöyledir :
Müslümanların perîşân olduğu ülkeler : Filistin, Afganistan, Libya, Irak, Yemen, Suriye…
Müslümanların mutsuz olduğu ülkeler : Cezayir, Mısır, Fas, Tunus, İran, Pakistan, Özbekistan, Türkistan, Türkmenistan, Azerbaycan, Lübnan, Suudi Arabistan…
Müslümanların mutlu ve keyifli olduğu ülkeler : Avustralya, Kanada, İngiltere, Fransa, İtalya, Almanya, İsviçre, ABD, Norveç, Hollanda, Danimarka…
Yani, Müslüman ülkelerin tümünde, Müslümanlar perîşân veya mutsuz haldeler. Müslüman olmayan ülkelerin tümünde ise Müslümanlar mutlu ve keyifli haldeler. Türkiye, petrol zengini bir ülke olmamasına rağmen, Müslüman ülkeler arasında istisnâî bir yere sahip idi. Zira, Türkiye, Atatürk ışığının ve Cumhuriyet devrimlerinin getirdiği AYDINLIK VE AKILCILIK SAYESİNDE, diğer bütün İslam ülkelerinden farklı idi. Haçlı emperyalist Batı bunu erken farketti ve ATATÜRK’E DÜŞMANLIĞI DİN SANAN İÇİMİZDEKİ ALÇAKLARI VE APTALLARI AYARTIP KULLANARAK, CUMHURİYET’İN VE ATATÜRK MİRASININ ALTINI OYDU. VE BU YOLLA, TÜRKİYE’Yİ İSLAM DÜNYASINDA BİR İSTİSNA OLMAKTAN ÇIKARDI.
Şimdilerde, Türkiye’yi de, en azından, mutsuz ülkeler arasına koymamız gerekiyor. Ve, böyle giderse, Türkiye’nin bir süre sonra, o perîşân ülkeler arasına girmesi KAÇINILMAZ OLACAKTIR.
Müslümanlar olarak, şu çelişkili durumla yüzleşmek zorundayız :
Müslümanlar Hristiyan Batı’yı kafir olmakla, cehennemlik olmakla itham ediyorlar. Lakin bu ülkelerin tümü, haddizatında Müslümanların kendilerinin de içlerinde mutlu ve keyifli olarak yaşadıkları ülkeler! Dahası, Müslümanlar bu ülkeleri kafir ve cehennemlik olarak suçlamakla yetinmiyorlar, bir de o ülkelerin insanlarını “HİDAYETE ERDİRMEK” istediklerini iddia ediyorlar…!
Peki, bu trajikomik perîşânlığın sebebi nedir…? Bu sorunun cevabı, AKLIN, KUR’AN’IN VE TARİHİN verilerine başvurulduğunda, kısaca, şudur :
İSLAM DÜNYASINDA “DİN PERDESİNİN VE DİN MASKESİNİN ARDINA GİZLENMİŞ ŞİRK,
BÜTÜN MÜSLÜMANLARIN RUHLARINA VE HAYATLARINA TOPYEKÛN EGEMEN OLMUŞ DURUMDADIR…
Bu kitap, işte bu meseleyi, bu paradoksu AKIL, DİN VE TARİH ZEMİNLERİNDE TAHLÎL EDİYOR.
Bu yönüyle bu kitap, sadece İslam tarihinin ve Müslümanların başına değil, Hz. Adem’den bu yana gelmiş geçmiş insanlık tarihi boyunca, topyekûn insanlığın başına en büyük bela ve musïbet olan ŞİRK olgusu üzerinde duruyor. Şirk olgusu üzerinde DÎNÎ, FELSEFÎ VE TARİHÎ TAHLİLLER YAPIYOR VE BU TAHLİLLERDEN KUR’AN VERİLERİ IŞIĞINDA İLMÎ SONUÇLAR ÇIKARIYOR.
Günümüzdeki SİYASET DİNCİLERİNİN, ŞİRK konusunda gittikleri yol, takipçisi oldukları müşrik Emevîler’in yoluyla BİREBİR AYNIDIR. Günümüzün müşrik siyasi islamcıları, aynen müşrik Emevî selefleri gibi, bir yandan sayıları yüzbinlere varan camiler, Kur’an Kursları ve İmam Hatip okulları açarak, gûya TEVHÎD DİNİ olan İSLAM’a hizmet ettiklerini iddia ediyorlar. Diğer yandan da, EN AZILI KELİME-İ TEVHÏD DÜŞMANI olan HAÇLI EMPERYALİSTLERLE İŞBİRLİĞİ YAPIYORLAR. Böyle davranarak ta ŞİRK’İN TANINMASINA GİDEN TÜM YOLLARI TIKIYORLAR. Böylece, hem saf ve iyi niyetli, ama dinlerini iyi bilmeyen Müslümanları avutarak kandırıyorlar, hem de İslam düşmanlarının ekmeğine bol bol yağ sürüyorlar.
Bu kitap, İslam’ın ve Müslümanların ma’kûs talihini iyileştirmeyi uman ve amaçlıyan mütevazî bir çabadır. Ve, bu özelliğiyle de İMAM CAFER SADIK’ın hasretine ve özlemine, o azîz İmam’dan asırlar sonra bir cevap getirmeye teşebbüs eden İLK KİTAPTIR.
Tam da bu noktada, şu çıplak gerçeklerin altını çizmek, Müslüman olarak boynumuzun borcudur : İnsanoğlu her devirde, gerçeği bulsa da, onu gerçek olarak kabul etmekte hep zorlanmıştır. Zira, gerçek bulunduktan sonra, onun istismarcıları hemen devreye giriyorlar. Ve bu istismar sürecinde, onlarca, hatta bazen yüzlerce sahtekâr, gerçeğin temsilcileri kılığına bürünerek kitleleri doğru yoldan saptırıyorlar. Buradan zorunlu olarak şu sonuç çıkıyor :
- GERÇEĞİ BULANA KADAR BİR ÇİLE ÇEKMEK GEREKİYORSA,
- BULUNAN GERÇEĞİ ASLİYYETİ İLE KORUYABİLMEK İÇİN BİN ÇİLEYE KATLANMAK GEREKİYOR.
Tevhîd dininin yozlaştırıldığı anda kaçınılmaz olarak ortaya çıkan din ŞİRK DİNİDİR. Hz. Adem’den Hz. Muhammed’e kadar gelmiş geçmiş bütün peygamberler insanoğluna hep ve daima TEVHÎD İMANINI ÖĞRETTİLER VE TAVSİYE ETTİLER VE BU TEVHÎD İMANINDAN ASLA AYRILMAMALARI KONUSUNDA İNSANOĞLUNA CİDDÎ TENBİHLERDE VE UYARILARDA BULUNDULAR. Lakin, bütün peygamberlerin bu yöndeki bütün tavsiyelerine ve uyarılarına rağmen, bütün semâvî dinler (all of the monotheistic religions of DIVINE ORIGIN) kendi inananlarının eliyle hep aynı akıbete uğrayarak yozlaştırıldılar. Yani, safiyetlerini yitirerek bozuldular ve ŞİRK DİNİ HALİNE DÖNÜŞTÜLER. Öyle olmasaydı, Allah insanlığa art arda peygamberler göndermezdi.
Son ve en mükemmel din olan bizim dinimiz İslam da, maalesef, bu yozlaştırılma akıbetinden kendini kurtulamadı. Hz. Muhammed’in SON PEYGAMBER oluşu, onun en büyük mucizesi olan Kur’an’ın tahrîf ve yozlaştırmalardan korunmuş olması yüzündendir. Şayet Kur’an da bütün o evvelki ilâhî kaynaklı kitaplar gibi tahrifata ve yozlaşmaya maruz kalmış olsaydı, Hz. Muhammed Son Peygamber olmayacaktı. Allah’ın peygamberler ve dinler tarihiyle ilgili değişmez yasalarının işleyişi bunu gösteriyor.
O halde, son peygamber Hz. Muhammed ile birlikte, şirksiz, şeksiz ve şübhesiz olarak Allah’a özgülenmiş bir TEVHÎD DİNİ isteyenlerin ve arayanların varacağı, sığınacağı, başvuracağı ve yararlanacağı yegâne İLÂHÎ KAYNAK VE KUDRET KUR’AN’DIR.
Kur’an’ı bu iman ve şuurla düzenli olarak okumamız lazımdır. Kur’an’ı bu iman ve şuurla düzenli okuyanlar, onu her okuyuşlarında, hem insanlık tarihi boyunca tevhid dinindeki yozlaşmalardan birkaçının düzeltildiğine şahid olacaklar, hem de kendi imanlarının tevhîdî dayanaklarının ve temellerinin takviye olduğunu vicdanlarında duyacaklar ve bunun sevincini ve mutluluğunu da yaşayacaklardır. Zira, insanlığın din adına Kur’an’dan başka gidecek bir yeri, başvuracak bir kaynağı kalmamıştır.
Kur’an’dan nasibi olmayan insanlığın şu iki felaketten birine düşmesi KAÇINILMAZ olacaktır :
1- Şirk’e, yani yedek ilahlarla dolu bir inanca saplanmak,
2- Ateizm’e, yani Tanrının tümden inkar edilmesine saplanmak.
Şirk, Kur’an’ın gösterdiği şekliyle anlaşılmadıkça ve tanınmadıkça, İslam’ı Kur’an’ın gösterdiği şekliyle (yani KUR’AN’DAKİ İSLAM’I) anlamak, öğrenmek ve yaşamak mümkün değildir. Müslümanlar, ellerinin altında, KUR’AN gibi ilâhî menşeli olduğunda ve hiçbir tahrîfat ve tahrîbata uğramadığında hiçbir şek ve şüphe olmayan, bir kitap olduğu halde, maalesef, şirki tanımıyorlar.
Müslümanların şirki tanımaya yönelik bütün gayretleri de sonuçsuz bırakılıyor. Çünki şirkin mahiyeti anlaşılırsa, İslam dünyasının İslam adı altında yaşadığı dinin gerçek İslam olmadığı ortaya çıkacaktır. Böyle bir olgu, dünyadaki bütün çıkar dengelerini sarsacaktır. İşte bunun içindir ki, saltanatları güdümlü bir İslam’ın varlığına uyarlanmış olanlar, şirkin tanınmaması için hertürlü oyunu oynuyorlar.“Siyasi İslam”, “İslâmî terörizm” ve nihayet “ılımlı İslam”, oynanan bu oyunlardan sadece bazılarıdır.
Şirke isyan etmeyen bir benlik, tevhîd’in dostu ve mümini olamaz. İstediği kadar “Allah, Allah” diye bağırsın, istediği kadar namaz kılsın, oruç tutsun, istediği kadar ülkesini camilerle doldursun…
Hz. Muhammed’in nitelendirmesiyle şirkin insanoğlunun inanç dünyasına sızarak onun inancını ifsad etmesi ; zifîrî karanlıkta siyah bir kaftanın simsiyah tüyleri arasında yürüyen bir karıncanın sessizliğiyle kadar sinsi ve gizlidir.
Yani farkına varılması o kadar zordur. Kur’an müminlerinin en hayâtî, en büyük ve en zorlu seferberliği, şirki tanıma seferberliği olmalıdır.
Eğer böyle bir seferberlik ve gayret yok ise, ne Kur’an mümininden ne de Kur’an dininden söz edebiliriz.
Şu Kur’an ayeti, şirk dininin yedek ilahlarının, Müslümanlara dünyalık menfaatlar dağıtarak başarılı olduklarını açık bir şekilde ortaya koyuyor :
“Onlar derler ki, ‘Tesbih ederiz seni. Senin beri tarafından evliya edinmemiz bize yaraşmazdı. Lakin sen onları ve atalarını öylesine bol nimetlendirdin ki, onlar bu nimetlerin bolluğu yüzünden, zikiri/ Kur’an’ı unuttular ve helâke giden bir topluluk oldular” (Furkan, 18).
Bu ayette kullanılan “nimetlenme - nimetlendirme” tabiri, paradan kadına kadar, bütün dünyalıkları (menfaatları) içerir. Hem şirke öncülük eden şeytan evliyası, hem de onların peşinden giden sürüleşmiş halk yığınları için esas belirleyici olan nimet ve menfaattır. Ve, bu kitabın ismindeki sarsıcı “ALLAH DÜŞMANLIĞI” tabiri, Tevbe suresinin 114. ayetinden alınmıştır :
“İbrahim'in, babası için af dilemesi, sadece ona verdiği bir söz yüzündendi. Onun ALLAH DÜŞMANI olduğu kendisi için açıklık kazanınca, ondan uzaklaştı. Şu bir gerçek ki, İbrahim başkaları için gamlanıp ah eden ince yürekli, yumuşak bir insandı/tam bir evvâh idi”
(Evvâh - أَلأَوَّاهُ : inleyen, ah çeken)
Kitap 4 bölümden oluşmakta ve şu konulara açıklık getirmektedir :
- Bölüm : şirkin mahiyeti ve boyutları,
- Bölüm : şirkin türleri,
- Bölüm : şirkin en yıkıcı şekli olan riyâkârlık,
- Bölüm : din sınıfının ürettiği şirke bir tepki olan deizm’in Kur’an penceresinden tahlili.
*****************
Ekler :
- Kitap ön kapak
- Kitap arka kapak
- Kitap ön kapak içi sayfa
- İçindekiler
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder