01 Aralık 2024

47- İSLAM NASIL YOZLAŞTIRILDI?

HOW HAS ISLAM BEEN CORRUPTED?


كيف تم تحريف و إفساد الإسلام؟


(Sh. 509-512)


O R U Ç - FASTING - ألصيام


Tevhit dininin temel ibadetlerinden biri de oruçtur.


Orucun farz olduğunu gösteren Kur'an ayeti (Bakara,

183), bu ibadetin tarih boyunca bütün inançlarda bir şekilde

var olduğunu göstermektedir.


Oruç (Arapçası savm ve siyam - ألصوم و الصيام) Ramazan ayı boyunca, şafak vaktiyle Güneş'in batışı arasındaki sürede yemekten-içmekten ve cinsel ilişkiden uzak durmaktır.


Kur'an'ın, müminlerinden istediği oruç budur. 

Bu orucun gün sayısı, Ramazan ayının durumuna göre bazan otuz, bazan 29 olabilmektedir. 

Kur'an, gün sayısı vermemiş,

"Ramazan ayı" ifadesini kullanmıştır.


BİD'ATLAR, HURAFELER


* Orucunu yemiş olanlar için 61 gün aralıksız oruç tutma keffâreti olduğunu söylemek:


Bu AĞIR keffaret cezası, Kur'an'da oruç bahsinde yer almaz.


Kur'an bu cezayı, iki alanda kullanmıştır: 

1. Hata ile insan öldürme 

(bk. Nisa, 92), 

2. Zıhar (İslam öncesinden gelen ve Hz. Peygamberin yaşadığı dönemde, kölelik gibi uygulanmakta olan, eski bir Arap geleneğine göre, bir erkeğin karısına “sen bana annem gibisin” sözünü söylemesi durumunda, bir köleyi serbest bırakarak, özgürlüğüne kavuşturması ya da art arda iki ay oruç tutarak veya altmış fakiri doyurarak tazmin etmedikçe, onunla cinsel ilişkiye girmemesinin gerektiği şeklindebir uygulamadır. Köleliğin kalkması gibi, bu adet te ortadan kalkmıştır. AE).

 (bk. Mücâdile 4).


Eğer Kur’an bu ağır keffaret cezasını oruçta da kullanmak isteseydi kullanırdı.


Bu ceza, keffâretler konusunda kıyas işletilerek kurallaştırılıyorsa bu da tutarsızdır. 

Çünkü, keffâretler konusunda kıyas işletmeye, İmamı Azam da dahil, büyük çoğunluk, karşıdır. 

(İmamı Âzam'ın karşı çıkışı

için bk. Şâtıbî; Muvafakat, 4/96)


Said b. Cübeyr (ölm. 95/713), Katâde (ölm. 118/736) ve İbrahim en-Nehaî'ye göre, oruçta keffâret cezası dinin emri değildir. 


Oruç nasıl bozulmuş olursa olsun, bozan kişi gününe gün tutar, Allah'tan da affını diler. 

(bk. Kal'aci; Fıkhu'n-Nehaî, 2/684-685)


Orucunu cinsel temasla bozmuş olanın keffâret orucu tutmasında

icma' olduğu söylenir. 

Hanefî ve Mâlikîler 61 gün keffâretini her türlü bozma için uygularlar,

 (bk. Kal’acı ; 2/969-970). 


Sünnetten getirilen delil sadece Ebu Hureyre'den gelen âhad (tek kişiye dayalı rivayettir - ألرواية تستند على رجل واحد) rivayettir.


Ortak kabul şudur: Âhad haberle (حديث أو خبر أحاد) ceza verilmez.


Kaldı ki orucunu kasten yiyenlerle ilgili rivayetlerin, Ebu Hureyre'ninki hariç, tümü, bir güne bir gün demektedir.


Olay şudur: 

Bir zât, Hz. Peygamber'e gelerek

"Mahvoldum, ey Allah'ın Elçisi!" demiş. 

Hz. Peygamber nedenini sorunca da şu cevabı vermiş:

“R a m a zan günü oruçlu halde karımla cinsel ilişki k u r d u m”. 

Ebu Hureyre'ye göre Resul bu kişiye köle azatlamak, altmış yoksulu doyurmak gibi keffâret şekilleri

önermiş, kişi, imkânlarının buna elvermediğini söyleyince de "O halde git, aralıksız 61 gün oruç tut!" demiş.


Olayı nakleden diğer sahabîlere göre ise, Hz. Peygamber'in o zâta, sadaka vermek veya orucunu bozduğu gün için bir gün oruç tutmak şıklarından birini önermiştir.

(Rivayetler için bk. İbn Hemmâm; el-Musannef, 4/194-198). 


Oruçla ilgili bu ceza-keffâretin İslam dışı olduğuna ilişkin, Prof. Dr. Yunus Vehbi Yavuz'un bir makalesi için bk. Kur'an Mesajı Dergisi, yıl: 1998, sayı: 6)


* Oruç tutmayarak fidye vermeyi,

onulmaz hastalıklara yakalanmış

olanlara özgülemek:


Bu özgüleme, Kur'an'a aykırıdır. 

Bu aykırılık öylesine rahat sergilenmiştir ki, bazı tefsirlerde ilgili ayetin o kısmı yorumlanırken "ellezîne yutîkûnehû - ألذين يطيقونه" (oruca zorlanarak güç yetirenler) ifadesi "ey, lâyutîkûnehû - أى، لا يطيقونه"

(güç yetiremeyenler demektir) şekline dönüşsün diye cümleye bir "Lâ - لا"olumsuzluk edatı eklenmiştir. 

Yani, Kur'an ayetine ekleme yapılmıştır.

Allah'ı bırakıp da birilerini dinlemek küfre doğru yelken açmaktır. 

Ama, geleneksel mezhepçi anlayış, hesabına uygun düşünce böyle şeyleri ya görmezlikten gelmekte, ya da akıl almaz tevillerle kitabına uydurmaktadır.

Gelenekçi anlayışın en akılcılarından biri saydığımız Cassâs (ölm. 370/980) bile, bu ayetin esprisini, hikmetini uzun uzun anlattıktan sonra, ayetin

"m e n s û h - ألمنسوخ" (hükümden düşürülmüş) olduğunu söyleyerek mezhebinin kabulüne ters bir kanıttan kurtulma yoluna gitmektedir, 

(bk. Cassâs; Ahkâmu'l-Kur'an, 1/248-249)


Bu mantığa göre Kur'an ayetlerinin önünde iki yol vardır: 

1. Mezhep görüşlerine kanıt olmak, 

2. Mensuh (المنسوخ -  hükümden düşürülmüş) olmak...


Doğrusu şu ki ;

zorlanarak oruç tutabilenler, isterlerse oruç tutmak yerine fidye verebilirler. 

Bu düzenleme hastalık

ve yolculuk halinden AYRIDIR. 

Bunu hastalık haliyle birleştirip "Fidye vermek, tedavisi mümkün olmayan hastalıklara yakalananlar içindir" hükmüne varmak, Kur'an'a açıkça AYKIRIDIR. 


Allah bu düzenlemeyi yapmakla hem oruç tutmada zorlanacak kullarına kolaylık getirmiş, hem de yoksulların sebeplenmesine imkân yaratmıştır. 

(Bu konuda geniş bilgi için bk. KI, Bakara, 183-185. ayetler bölümü)


* Ramazan günleri lokantaları kapatarak oruçlu olmayanların yemek yemelerine engel olmak:


Dinin yasakladığı ikrahı (baskı ve zorlamayı) dine sokarak insan haklarına ve insan iradesine baskı yapmak şeklindeki bu uygulama, son zamanlarda din üzerinden

siyaset yapan çevrelerin kışkırtmalarıyla iyice dinleşmeye başlamıştır. 

Böyle bir uygulama İslam'da

ilerlemeyi değil, gerilemeyi belgeler. İslam'da ilerleme, yemek yenebilecek her yerin açık olduğu bir ortamda insanların özgür iradeleriyle oruç tutmalarıdır.


* Bazı beldelerde oruç tutmayı üstün göstermek:


Örneğin Mekke ve Medine'de oruç tutmanın üstünlüğüne ilişkin uydurmalar vardır. 

(İki örnek için bk. Elbânî; ez-Zaîfa, 3/180-182, 187)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder