HOW HAS ISLAM BEEN CORRUPTED?
كيف تم إفساد الإسلام؟
(Sh 631-633)
VAHİY - REVELATION - ألوحى
Vahyin niteliği ve nasıllığı ile ilgili tartışmaların en önemlisi Kur'an'ın mahlûk (yaratılmış-Created-مخلوق) veya gayrı-mahlûk (yaratılmamış-Uncreated-غير مخلوق) olması meselesidir.
Bu noktada, öne çıkan üç görüş vardır. Ebu Bekr Celaleddin es-Süyûtî (ölm. 911/1505) bu görüşleri şöyle veriyor :
1. Kur'an Allah'tan lafız ve anlam olarak çıkar, Cebrail bunu Levhi Mahfûz'dan (من لوح محفوظ) aynen ezberleyerek alır ve dünyaya indirir.
2. Cebrail sadece mânayı alıp indirir; o mânayı Arap dilinin kelimeleriyle ifadeye büründürme işini Peygamber yapar. Bu görüşte olanlar, Kur'an'daki şu ayete dayanırlar: "Onu, o emin ruh
senin kalbine indirdi." (Şuara, 193).
3. Cebrail Kur'an'ı mâna olarak indirir. Peygamber onu Arap dilinin kelimeleriyle ifadeye büründürür; ancak bu ifadeler hemen gök ehline arz edilip onlar tarafından okunduktan sonra Cebrail bu son şekli tekrar Peygamber'e indirir ve son şekil böylece belirlenir,
(bk. Süyûtî; el-İtkan, 1/125-126).
Bu görüşlerin hiçbiri Kur'an'dan onay alamaz.
Cebrail'in Kur'an'ı mâna olarak indirdiği, kelimelerle ifadenin Peygamber tarafından yapıldığı, Kur'an'ın kendisi hakkındaki beyanlarıyla uyuşmaz.
Çünkü Kur'an, kendisinin beşer kelamı olmadığını açık bir biçimde ifade etmiştir.
Hz. Peygamber de, yine Kur'an'ın açık beyanıyla bir beşer olduğuna göre, Kur'an hiçbir surette onun katılımı bulunan bir söz değildir.
Kur'an, Peygamber'e kendisinin toplanmasında, tertibinde bile müdahale hak ve yetkisi vermemektedir,
(bk. Kıyâme, 17-19).
Kur'an lafızlarının Hz. Peygamber tarafından belirlendiği yolundaki görüş, bizzat kendisinin kanıt olarak
kullandığı Şuara 193. ayete de terstir.
Çünkü Şuara 193. ayetin beyanı kendisini izleyen 194 ve 195. ayetlerle tamamlanıyor.
Verilen mesajın tamamı şudur:
“O Kur'an'ı o güvenilir ruh indirdi senin kalbine ki uyarıcılardan olasın. Açık-seçik Arapça bir dille indirdi."
Şunu ifade etmek zorundayız : "Kur'an, Cebrail tarafından sadece mâna olarak indirildi, lafza
büründürme işini Peygamber yaptı" şeklindeki görüşün, işi nereye götürmek istediğini, bununla neyin
ispatına hazırlık içinde olduğunu biliyoruz :
Bu tevillerin amacı, hadislerin de vahiy ürünü olduğunu kabul ettirmektir.
Bu anlayışa göre, hadislerle Kur'an'ın farkı ;
- birincinin (hadislerin) "okunmayan vahiy" (vahyi gayrı metlüv-ألوحى غير المتلو)olmasına karşın,
- ikincinin (Kur’an’ın) "okunan vahiy" (vahyi metlüv-ألوحى المتلو) olmasından başka bir şey değildir.
Kur'an'la hadis arasındaki farkın bu kadar olduğunu kabul, beşer sözüyle Yaratıcı sözünün hemen hemen eşitlenmesi demektir.
Metlüv ve gayrı metlüv vahiy ayrımının pratik sonucu, tespiti yapanlara göre sadece şudur :
Hadisler namaz kılarken kıraat makamında okunmaz, Kur'an okunur!...
Böyle bir tespiti kabul etmeyi, Kur'an'ı hafife almak sayarız.
Üzerinde olduğumuz konuda, Kur'an'ın verilerinden hareketle sorabileceğimiz soru şudur :
Cebrail indirdiği bu lafzı ve mânayı Cenabı Hak'tan (veya Levhi Mahfûz'dan) ne olarak almıştır?
- Sadece mâna olarak mı, yoksa
- lafız ve mâna ile birlikte bir kelam olarak mı?
Tekvîr Suresi 19-21. ayetler, Cebrail'in Levhi Mahfûz'dan
aldığının sadece mâna olduğunu, lafza büründürme işinin Cebrail'e verildiğini söyleyebileceğimizi göstermektedir.
Tekvîr Suresi 19-21. ayetler şöyle diyor :
Yemin olsun, o Kur'an, kesinlikle kerîm olan bir elçinin, Cebrail’in sözüdür. Çok güçlüdür o elçi.
Arş sahibinin yanında saygındır.
Orada kendisine itaat edilir ve o emindir”.
*********
I swear that this Qur’an is truly the word brought by the honored messenger, Gabriel. He is endowed with power, with high rank and esteem before the Lord of the Supreme Throne. And, he is the one who is obeyed and is trustworthy in fulfilling God’s orders.
***********
وأقسم أن هذا القرآن هو قول الرسول الكريم جبريل حقاً، وهو ذو القدرة والمكانة والوقار عند رب العرش العظيم، وهو المطاع الأمين على تنفيذ أوامر الله.
O halde Kur'an anlam olarak da lafız olarak da Hz. Muhammed'in sözü ve ürünü değildir.
Ve bu böyle olduğu içindir ki, ona tanrısal vahiy (وحى إلٰهى - The Divine Revelation) denmiştir.
Ve o ilâhî vahiy tartışma, çelişme ve tutarsızlıktan arınmıştır.
Allah'ın tekelindeki dinin kaynağı olmak da ancak bu arınmışlık niteliğini taşıyan bir kelamın hakkıdır.
Vahyi metlüv, vahyi gayrı metlüv ayrımı sonradan icat edilmiş Kur'an dışı ve UYDURMA bir ayrımdır.
Hadislere vahiy demek Kur'an'a aykırıdır.
"Hadislere iman" tâbiri de Kur'an dışıdır.
İman sözü vahiy ürünü olmayan verilere isnat edilemez.
"Hadise iman" tâbiri Kur'an tarafından reddedilmektedir,
(bk. Câsiye, 6; Mürselât, 50)
YAŞAR NURİ ÖZTÜRK
ياشار نوري أوزترك
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder