25 Aralık 2024

65- İSLAM (Müslümanlar tarafından) NASIL YOZLAŞTIRILDI?

HOW HAS ISLAM BEEN CORRUPTED (by Muslims)?

كيف تم إفساد الإسلام (من قبل 

المسلمين)؟


(Sh. 644-648)


VESİLE EDİNME

SEEKING A WAY / A MEANS TO APPROACH TO someone / something

إتخاذ الوسيلة : البحث عن وسيلة للوصول إلى شخص ما/شيء ما


Vesîle, bir gayeye ulaşmada araç olarak kullanılan ve bu yolda kendisinden yarar beklenen şey veya kişidir.

Kısaca araç demektir.

Kur'an, vesîle sözcüğünü iki yerde kullanır. Ne ilginçtir ki bunlardan biri vesîle edinmenin yararını, diğeri

ise yanlış vesîle edinmenin zararını göstermektedir.

Bu ikincisiyle gösterilmiştir ki, vesîle edinme adı altında şirk sergilenebilecektir.

Vesilenin yararına dikkat çeken ayette şöyle deniyor:


"Ey iman edenler, Allah'ın iradesine ters düşmekten sakının; O'na varmaya vesîle arayın (do seek means to approach God). O'nun yolunda gayret gösterin ki kurtuluşa erebilesiniz." 

(Mâide, 35)

Vesilenin şirk aracı yapılmasına dikkat çeken ve vesilenin Kur'an'a uygun olması gereken yapısını gösteren ayet, kendinden önceki ayetle bir bütün oluşturuyor.

O iki ayet şu mealdedir: 


“O'nun berisinden bel bağladıklarınızı çağırın; onlar, başınızdaki zorluk ve sıkıntıyı ne kaldırabilirler ne de değiştirebilirler.

O yakarıp durduklarının bizzat

kendileri, en çok yakınlık kazanmışları da dahil, rablerine varmaya vesîle ararlar (they seek a way, a means  to approach to their Lord); O'nun rahmetini umarlar, O'nun azabından korkarlar. Çünkü rabbinin azabı gerçekten korkulasıdır." 

(İsra, 56-57).


Şu halde, Allah, kendisine yaraşır insan olmak için birtakım vesileler edinmemizi istiyor ama bunu bizim serbest seçimimize bırakmıyor; vesilelerin yapısı, kim veya ne olacağı konusunda temel ölçüyü getiriyor.


Temel ölçü şudur : Vesîle şirk aracı olmayacak.

The basic principle is that the means should not be a means of polytheism.

والأصل أن لا تكون الوسيلة وسيلة إلى الشرك.


Kur'an'ın kaygısı açıktır: 

Vesîle edinme, temel düşman ve bela olan şirke araç yapılabilir, bunun önlenmesi gerekiyor.

Unutulmasın ki şirk, esası bakımından vesîle kavram ve kurumunun saptırılmasından oluşmuş bir illettir. 

Şirk, yanlış vesilelerden yardım ve yarar beklemenin kurumudur. Tevhid ise, Allah'a varışın, olması gereken hayır ve yarar getiren vesilelerin dinidir. 

Kur'an, dinde temel unsurlardan biri olan vesilenin düşman kurum olan şirk ölçüleriyle belirlenmesini önlemek ve bu unsuru tevhid çerçevesinde tutmak istiyor.

Ölçüyü de gayet açık bir biçimde veriyor: 

Vesîle, tevhidin Allahına kulluk aracı olacak, şirkin yedek ilahlarına kudret ve itibar sağlama aracı değil...


Kur'an, tevhid ruhuna uygun vesileleri göstermiştir:


Bunlar, biri kişi, diğerleri kavram olmak üzere altı tanedir:

1. Peygamber, 

2. Kitap (vahiy), 

3. İlim, 

4. İşletilen akıl, 

5. İman, 

6. Amel (ibadetler).


Vesîle, iman ve ibadetler alanında tevkifidir. Yani vahyin açıkça gösterdiklerinin dışına çıkarılamaz, örnekleme yoluyla çoğaltılamaz. Çünkü iman ve ibadet alanı içtihadî olmadığından bu alanda örnekleme, kıyasa gitme yasaklanmıştır. 

Muamelât denen hukuk alanına gelince, bu alan tevkifi değil, içtihadî olduğundan burada vesîle sayılı ve sınırlı değildir. Bu alanda vesîle edinilirken örnekleme yapılabilir, kıyasa gidilebilir.

Başka bir deyişle, makâsıd denen amaçlardan sapmamak koşuluyla sayısız vesîle edinmek mümkün olur.

Çünkü dinin vesâil (araçlar) hükümleri, zaman ve zeminin değişen şartlarına uygun olarak bu kavramdan hareketle sürekli değiştirilebilecek ve hukuk hayatı yeninnormlarla beslenecektir.


BİD'ATLAR, HURAFELER

(Heresies and superstitions regarding seeking a means)

(بدع وخرافات في طلب الوسائل والحصول عليها)


Evliya adı verilmiş ve kutsallaştırılmış kişilerin Allah-kul arası yakınlaştırıcı kabul edilmesi:

Sanctification of certain persons by naming them as saints and their acceptance as closeners between God and His servants :

تقديس بعض الأشخاص بتسميتهم قديسين وقبولهم كمقربين العباد إلى الله :


Muhammed Abduh’un (ölm. 1905) isabetle belirttiği gibi, şirkin temel saplantılarından biri işte budur. 

(bk. Reşit Rıza; Tefsîru'l-Menâr, 4/10-11) 


İslam dünyasını perişan eden, Kur'an dininin erdirici ilkelerinin hayata girmesini engelleyen bir numaralı musibet, kişi kutsallaştırma tutkusudur. 

The number one calamity that has devastated the Islamic world and prevented the enlightening principles of the Quran from being implemented societywise is the passion for sanctifying certain persons.

إن المصيبة الأولى التي دمرت العالم الإسلامي ومنعت مبادئ الدين القرآني التنويرية من الدخول إلى الحياة الإجتماعية هي العاطفة لتقديس الإنسان.


Ne yazık ki bu tutku, Müslüman

kitlelere egemen olmaya devam etmektedir. Hem de tüm şiddetiyle...


Tabiat kuvvetlerinin kutsallaştırılması:

Sanctification of natural forces:

* تقديس القوى الطبيعية:


Rüzgârın, suyun, Ay ve Güneş'in... kutsallaştırılması bu türdendir.


* Bazı coğrafyaların, bazı toprak

parçalarının, bazı kentlerin

kutsallaştırılması :

* Sanctification of some geographies, some lands, some cities:

* تقديس بعض المناطق الجغرافية و أجزاء بعض الأراضي و بعض المدن :


Bazı kentlerde oruç tutmanın, namaz kılmanın, bir süre kalmanın sevap olduğu veya daha sevap olduğu yolundaki tüm anlayış ve rivayetler bu türdendir ve hurafedir.

Bu anlama gelebilecek hadis patentli sözlerin tümünün uydurma olduğu Elbânî tarafından belgelenmiştir.

Bu tür vesîle şirkçiliğinin görünümlerinden biri de dualar sırasında "Allahım! Falan dağın, filan nehrin... hürmetine dualarımızı kabul et!" şeklindeki ifadelerdir.

Bu ifadelerin girdiği dua metinleri, dua olmaktan çıkıp şirk belgesine dönüşür.


Ecdat ruhlarının kutsallaştırılması :

* Sanctification of ancestral spirits:

* تقديس أرواح الأجداد:


Evliya kültü bunun en tipik belirişidir. Bu tür kutsallaştırmanın

şaşmaz göstergelerinden biri de ünlü kişilerin mezarlarının mabet avlularına veya mabedin duvarlarına yakın yerlere yapılmasıdır. Mezarları mabetlere

sokmak veya bitiştirmek, mabet ve ibadetle bu kişiler arasında ilişki kurmanın ifadesidir.

İslam dünyası, şöyle veya böyle, türbelere sığınmayı din bilmeye devam etmektedir.


Mezar ve türbelerin aracı yapılması:

  • Making graves and shrines an intermediary:
  • * جعل القبور والأضرحة وسطاء:


Bu konu bu eserin çeşitli yerlerinde ayrıntılarıyla anlatılmıştır. (Özellikle bk. Kabirler mad.)


Bazı söz ve metinlerin aracı yapılması:

* Using some words and texts as intermediaries:

* جعل و استخدام بعض الكلمات والنصوص كوسطاء :


Ed'iye-i me'sûre (etkili oldukları rivayet edilmiş dualar), vird, hizip (özellikle tarikat çevrelerinde

her gün belli sayıda okunması kurallaştırılmış dualar) vs. adlarıyla bazı kişiler tarafından yazılıp hazırlanmış dualara kutsallık ve makbuliyet şansı tanınması bunun en tipik örneğidir. 

Cevşen, Delâilü'I-Hayrat bu tür kutsallaştırılmış dua türlerinin en bilinenleridir.

Hatta bu anlamda kutsal duaya dönüştürülmüş ünlü şiirler vardır. Kasîde-i Bürde ve Celcelûtiye gibi...


Tam bu noktada, 19. yüzyılın büyük sufî bilgini Kuşadalı İbrahim’in (ölm. 1845) tasavvuf tarihinde bir dönüm

noktası olan şu düşüncesini anımsatalım: 

Kuşadalı'ya göre, Allah'ın Levh-i Mahfûz'da tertiplediği Kur'an dururken, başkaları tarafından

tertiplenmiş dua ve virdleri okuyup durmak bir aldanıştır. Bu aldanışın artık sona erdirilmesi gerekmektedir.

Ve Kuşadalı, bir büyük tarikat piri olmasına rağmen bu tür metinleri kendi disiplini içinden çıkarmış,

Allah ile diyalog için tek metin olarak Kur'an'ı almıştır. (Kuşadalı ve düşünceleri için bk. Öztürk; Kuşadalı İbrahim Halveti)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder