03 Mart 2024

KUR'AN ALLAH A VEKÂLET DEVRİNİ KAPATAN KİTAPTIR

  Yaşar Nuri Öztürk'ün ''KUR'AN'I TANIYOR MUSUNUZ? O'NU HİÇ OKUDUNUZ MU?'' adlı kitabından bugünkü iktibasımızı, hüsn-i istifade ümidiyle, paylaşıyoruz.

Abdullah Erdemli

********************

ALLAH A VEKÂLET DEVRİNİ KAPATAN KİTAP 

“Hiçbir sonlu varlık öteki sonlulara ken­dini ‘Allah adına’ empoze edemez.” Paul Tillich 

Kur’an’ın tanıttığı Allah, peygamberler dahil, hiç kimseyi ve hiçbir insanı ‘dokunulmaz vekil’ yapmaz: 

“Allah bize yeter! Ne güzel Vekîl’dir O!” (Âli İmran, 173) 

Kur’an’ın mahbatı (indiği benlik) olan Hz. Muhammed de dahil hiç kimse, insanın tartışma üstü vekili olma hak ve yetkisine sahip kılınmamıştır. Bu hak sadece Allah’ındır : 

“De ki, ‘Ben sizin vekiliniz değilim” (En’am, 66)

“Biz seni onlar üzerine bekçi yapmadık. Sen onlara vekil de değilsin” (En’am, 107; Zümer, 41)

 “Ben size vekil değilim” (Yunus, 108) 

“O’nun berisinden veliler edinenlere gelince, onlar üzerine gözcü de Allah’tır. Sen değilsin onlara vekil” (Şûra, 6) 

Şirk illetini en iyi tanıtan surelerden biri, belki de birincisi olan Zümer suresinin 36. ayeti, tevhid ve şirk meselesinin en hayatî sorularından biri olan şu sarsıcı soruyu soruyor: 

 “Allah, kuluna Kâfi değil mi, yetmiyor mu? Seni, O’ndan başkalarıyla korkutuyorlar. Allah kimi saptırırsa artık ona kılavuzluk edecek yoktur.” 

Kur’anî bir iman için “Allah’a inandım” demek yeterli değildir. BU İKRAR VE İDDİANIN ALLAH’A GÜVENMEKLE TEYİD EDİLMESİ GEREKİR. Ahirette parsa toplamak için “Allah’a inandım” deyip dünyadaki işlerde Allah’ın yanından yöresinden birkaç yedek ilahı (şürekâyı) devreye sokanların bu iman iddiaları ‘Allah ile aldatmak’ (tabir Kur’an’ındır) ve ‘Allah’a oyun oynamak’ (tabir Hz. Peygamber’indir) dışında bir anlam ifade etmeyecektir. 

Kâfi, Allah’ın isimlerinden biridir. Bu sıfat, Allah’ın, yarattıklarının her türlü istek ve ihtiyaçlarına, araya bir vasıta sokma­ya ihtiyaç olmaksızın cevap veren kudret sahibi olduğu anlamındadır. Ayet, sorduğu soruyla, şirk panteonunun şirket gücünü cazip bularak bu güç önünde eğilen zihniyetlere bir uyarı getiriyor. Allah’ın kuluna yeterli olacağı, isim ve fiil cümleleriyle defalarca ifade edilmiştir. Bu yeterlilikte en küçük bir tereddüd insanı şirkin gayyasına yuvarlar. 

Allah her şeyden önce VEKİL olarak yeterlidir. Herhangi bir gerekçeyle başka bir vekil aramak tartışmasız şirktir. Peygamber’e bile vekil olma yetkisi verilmemiştir. Bu gerçek, Zümer 41. ayette de ifadeye konmuştur. Allah’ın Kâfi oluşuna, en çok bu vekillik kavramı üzerinden vurgu yapılmıştır: 

“‘Baş üstüne!’ diyorlar ama senin yanından ayrıldıklarında, içlerinden bir cemaat senin söylediğinin tam tersini kurguluyor. Allah, onların sabahlara kadar kurup durduklarını yazıyor. Onlardan yüz çevir, ALLAH’I VEKİL ET! VEKİL OLARAK ALLAH YETER!” (Nisa, 81,132,171; İsra, 65; Ahzâb, 3,48) 

KUTSAL VEKİL TUTKUSU 

ALLAH DIŞINDAKİ GÜÇLERİ VEYA KİŞİLERİ DOKUNULMAZ-KUTSAL VEKİL İLAN ETMEK, ŞİRKİN BELİRGİN NİTELİKLERİNDEN BİRİDİR. Daha doğrusu, şirk, bir tevkil’dir (birilerini vekil tayin etmektir), bir kuruntudur, TEV­KİL’İN DİNLEŞMESİDİR. 

Tevkil dinleştirilince, vekil edilen kim olursa olsun, insan pe­rişan olur, döktüğü terlerin karşılığını bulamaz. Çünk şirk, faaliyet ve üretimlerin sonuç VERMEMESİne yol açar. Ayrıntıları, ‘Şirk’ adlı eserimizin ‘Şirkin Tahribatı’ faslında vermiş bulu­nuyoruz. 

Tevkil şirke, şirk de hüsrana götürdüğüne göre, tevkil’e bel bağlayanlar hüsranı boylarlar ; ürettikleri tüm değerler işe yaramaz hale gelir. İSLAM DÜNYASI, TEVKİL İLLETİNDEN KURTULAMADIĞI İÇİNDİR Kİ, BİR TÜRLÜ BELİNİ DOĞRULTAMIYOR.

Allah dışındaki varlıkların vekil edinilmesinin Kur’an açısından ne anlama geldiğini biz, ‘Kur’an’ın Temel Buyrukları’ adlı kitabımızın “Yalnız Allah’ı vekil edin!” buyruğunu açıklar­ken şöyle vermişiz: 

“Kur’an, bu buyrukla, İNSAN HAYATINDAN, ÖZELLİKLE DİN HAYATINDAN YEDEK İLAHLARIN KOVULMASInı amaçlamaktadır. Allah dışındaki varlıkları vekil etmeme buyruğu, Fâtiha suresinde­ ki: ‘Yalnız sana ibadet eder, yalnız senden yardım ve destek dileriz!’ sözünde Kur’ansal amacı açısından formüle edilmiştir.” (Kur’an’ın Temel Buyrukları, 16-17) 

Kur’an, şuna da ısrarla vurgu yapmaktadır: “VEKİL OLARAK AL­LAH YETER!” (4/81, 132, 171; 33/ 3, 48) Kısacası, Kur’an şunu söylemektedir : EĞER BİRİNİ VEKİL EDİNECEKSENİZ, BU SADECE VE SADECE ALLAH OLMALIDIR, (bk. 12/67; 14/12; 39/38) 

NSANLARA DOKUNULMAZ VEKİL OLMA HAK VE YETKİSİ, bırakın ta­rikatların öne çıkardığı şeyhleri, efendileri, türbeleri, vesaireyi, HZ. PEYGAMBER’E BİLE VERİLMEMİŞTİR. Şu beyyinelere bakın: 

“De ki, ‘Ey insanlar! Şu bir gerçek ki, hak size Rabbinizden gelmiştir! Artık doğruya yönelen kendi benliği için yönelir, sapan da kendi benliği aleyhine sapar. BEN SİZİN ÜZERİNİZE VEKİL DEĞİLİM (Yunus, 108 Ayrıca bk. 25/43; 39/41; 42/6) 

“Allah’ın bizim için yazdığından başkası asla bize erişemez. O, bizim mevlâmızdır. Bunun için, MÜMİNLER YALNIZ ALLAH’I VEKİL EDİNMELİDİR.” (Tevbe, 51) 

Yalnız Allah’ı vekil etme noktasında ‘sığınılacak bir tabiat üstü’ olarak Allah öne çıkarılabilirse de, Kur’an’ın cevabı açık ve nettir: Allah, sonuçta ilkelerin kaynağıdır ve O, insana il­keleri göndermek ve insana, bunlara uymasını emretmekle kendisinden bekleneni vermiştir. O’ndan başka bir şey beklemek O’nunla alay etmek olur. NE YAZIK Kİ, SONRAKİ DÖNEM İSLAM DÜNYASI, ‘ALLAH İLE ALAY’ YOLUNA SAPARAK KENDİSİNİ MAH­VETMEKLE KALMAMIŞ, İNSANLIĞIN KUR’AN’LA TANIŞMASINI DA ENGELLEYEREK İÇ İÇE CÜRÜMLER İŞLEMİŞTİR. 

ALLAH’TAN BAŞKASINI VEKİL ETMEMENİN SOSYO­LOJİK VE HUKUKSAL ANLAMI 

Allah’tan başkasını vekil ETMEMENİN Kur’ansal anlamı sadece metafizik, mistik bir anlam değildir. Bu yaklaşımın belki de birinci dereceden anlamı, YÖNETME YETKİSİNİN ‘ALLAH’IN VEKİLİ’ SIFATIYLA KİŞİLERE VEYA EKİPLERE VERİLMEMESİDİR. VEKÂLET BAŞKADIR, DOKUNULMAZ-KUTSAL VEKİL BAŞKADIR. ALLAH ADINA VEKÂLET, DOKUNULMAZ-KUTSAL VEKÂLETTİR. KUR’AN, HİÇBİR İNSANIN BU VEKÂLETİ KULLANMASINA İZİN VERMEZ. İSLAM DÜNYASI İSE ASIRLAR­DIR BU VEKÂLETİ KULLANANLARCA YÖNETİLİYOR. ALLAH İLE ALDATMA, DİN SÖMÜRÜSÜ VE NİHAYET LAİKLİK DÜŞMANLIĞININ ARKAPLANINDA BU VARDIR. Bunun diğer bir ifadesi şudur: 

ALLAH’TAN BAŞKASINI VEKİL ETMEMEK, İNSANLARI YÖNETMEK ÜZERE ALLAH’A VEKÂLET YETKİSİ KULLANANLARI BERTARAF ETMEKTİR. BUNUN DİĞER İFADESİ TEOKRASİNİN BERTARAF EDİLMESİ VEYA LAİKLİKTİR. 

O halde hemen söyleyebiliriz ki, KUR’AN, SEKÜLARİTE ANLAMINDA LAİKLİĞİ İSTEDİĞİ GİBİ, LAİSİTE ANLAMINDA LAİKLİĞİ DE İSTEMEK­TEDİR. 

Laisite anlamında laiklik, toplumun Allah’a vekâleten yönetilmesine izin verilmemesini ifade eder. Toplumu yönetenler Allah’ın değil, onlara oy verenlerin vekili olacaklar­dır. Bu demektir ki, onlara vekâlet verenler, onları görevden uzaklaştırmak istediklerinde verdikleri vekâleti geri alabileceklerdir. 

Oysaki Allah’a vekâleten yönetenlerin görevlerine son verilemez. SİYASET VE SALTANAT DİNCİLERİ bunu çok iyi bildikleri için, ALLAH İLE ALDATMAYI VE ALLAH’IN VEKİLİ OLARAK SAHNE ALMAYI DİNLEŞTİREREK TOPLUMLARI UYUTUP SİNDİRMEYİ VAROLUŞLA­RININ TEMEL DAYANAĞI BİLMEKTE VE BU DAYANAĞIN ÇÖKMEMESİ İÇİN ELLERİNDEN GELEN HER ŞEYİ YAPMAKTALAR. 

Buradan bakıldığında görülecek olan şudur: KRALLIK SİSTEMLERİ BİRER ZULÜM SİSTEMİDİR. BU SİSTEMLERİN ‘ALLAH İLE ALDATMA’ İLE DESTEKLENMİŞ ŞEKLİ OLAN HİLAFET SİSTEMİ DE BİR ZULÜM SİSTE­MİDİR Kİ, HZ. PEYGAMBER’DEN OTUZ YIL SONRA ÜMMETE MUSALLAT OLMUŞ VE MÜDAFAA-İ HUKUK DEVRİMİNİN İŞE EL KOYDUĞU GÜNE KADAR YANİ BİN YILI AŞKIN BİR ZAMAN ŞİRK VE ZULMÜNÜ SÜRDÜRMÜŞTÜR. 

Son ikiyüz yılda bu zulümden en çok yararlananlar HAÇLI EMPERYALİSTLER OLDU. Onun içindir ki, HAÇLI BATI EMPERYALİZMİ bugün, Cumhuriyet Türkiyesi’ni o zulüm ve şirk döneminin gayyasına yeniden sokmaya çalışmakta, bunun için de YENİ OSMANLI DÖNEMİ DİYE BİR ŞİRK KULVARINI AÇMAK İSTEMEKTEDİR. ZATEN GIRTLAĞINA KADAR ŞİRKE BULAŞMIŞ OLAN SÖZDE MÜSLÜMAN KİTLELER de bu oyuna gelmeyi bir meziyet olarak alkışlamaktalar. SALTANAT DİNCİSİ ENGİZİSYON EKİPLERİYLE onları kullanan HAÇLI BATI EMPERYALİZMİNİN, MÜDAFAA-İ HUKUK DEVRİMLERİYLE BU DEVRİMLERİN MİMARI ATATÜRK’TEN RAHATSIZLIĞININ, BU DEVRİMLERİ VE ATATÜRK’Ü YIKMA İSTEĞİNİN ARKASINDA BU İDEAL VE AMACIN YATTIĞINI GÖRMEMEK İÇİN İDRAK VE BASİRETTEN YOKSUN OLMAK GEREKİR. Tabiî ki, KUR’ANİ̂ İMANDAN DA YOKSUN OLMAK GEREKİR. 

 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder