25 Ocak 2024

KUR’AN’I TANIYOR MUSUNUZ? - ONU HİÇ OKUDUNUZ MU?

 Sevgili Kardeşlerim,

Yaşar Nuri Öztürk merhumun “KUR’AN’I TANIYOR MUSUNUZ? - ONU HİÇ OKUDUNUZ MU?” isimli, din algılayışımızda ve anlayışımızda ufuk açıcı kitabından peyderpey bazı paylaşımlar yapacağım. 

Umarım hüsn-i istifadeye ve aydınlanmaya vesile olur…

Abdullah Erdemli

İlk paylaşım aşağıdadır…

*********

KUR’AN, KERAMETİ BİLİMSEL FAALİYYET OLARAK ANLAYAN BİR KİTAPTIR

GELENEKSEL DİNCİLİĞİN KERAMET ANLAYIŞI

Egemen olmak, sömürmek ve bunu, kutsallık gibi rahat ve tehlikesiz bir kavramı kullanarak yapmak isteyen dincilik şef­leri, İslam’ın omurga kabullerinden biri olan

 - sınıfsızlık

- resmî mabetsizlik, 

- akılcılık

ilkesini etkisiz kılmanın yolunu aramış­lar ve bunu bizzat dinin içinden bulmuşlardır.

 Öyle bir kav­ram bulunmuştur ki, o kavram sayesinde Peygamber’in yet­kilerini rahatça kullanmak mümkün olmuştur.

Bu kavram, kişileri, örtülü bir biçimde peygamber yetkisi ile donatan ve dokunulmaz kılan keramet kavramıdır. 

Tarihin ilk ve belki de en büyük dinci terörist lideri olan Hasan Sabbah’ın dayandığı gizli gücün esası da buydu. 

Emperyalizmin güdümünde çalı­şan modem Bâtınî TARÎKAT VE CEMAATLERİN gücü de budur.

Tarikat literatürünün anladığı ve anlattığı mânâda bir kera­metin Kur’an ve sünnette hiçbir dayanağı yoktur. 

Ama tarih boyunca, Allah ile aldatma sektörünün temel baskı ve iğfal aracı olarak devrede tutulmuştur.

Kur’an, tarikat çevrelerinin anladığı ve yaşattığı anlamda bir kerametten asla söz etmez.

Bu anlamda kerametler, mucizelerle lütuflandırılmış pey­gamberlerde bile görülmez. Tarikatlar tarihinin, keramet sa­hibi olarak öne çıkardığı ‘harikalar’ın hiçbirisine peygamber­lerde bile rastlanmıyor. 

Eğer keramet dedikleri, belirleyici bir değerse, şunu söylemek zorundayız: 

Tarikat çevrelerinin ke­ramet sahibi kişileri, Kur’an’ın tanıttığı nebilerden çok üstün niteliklere layık olmalıdır.

 Böyle bir şeyin olabileceğini kabul ise insanı Kur’an dininin dışına çıkarır.

Allah ile aldatmanın saltanat dincisi sektörü, keramet adı al­tında yeni bir vahiy süreci başlatabilmek için şu tekerlemeyi akait kitaplarına yerleştirmiştir:

“Mucize, peygamberlere, keramet de velilere verilmiştir; peygamberliğin göstergesi mucize, veliliğin göstergesi de ke­ramettir!”

Bu söylem Kur’an ve din dışı bir söylemdir, aldatmadır; Kur’an ve sünnetten hiçbir dayanağı yoktur. 

Kur’an, veli (Allah’a yakın insan) tabirinin açık tanımını vermiştir. 

Bu tanımda şu iki unsur vardır: Allah’a iman, takva:

“Gözünüzü açın! Allah’ın velîleri için hiçbir korku yoktur. Tasaya da düşmezler onlar. Onlar iman edip takvaya sarıl­mış olan kişilerdir.” (Yunus, 62-63)

O tanım içinde üçüncü bir unsur yoktur. 

Velilik kavramı içine başka unsurları sokan anlayışlar Kur’an’da şirk olarak defa­larca ifadeye konmuştur.

Tarikat-tasavvuf çevrelerinin anladığı ve anlattığı mânâsıyla keramet, en üstünleri Hint fakirlerinde görülen bazı illüzyonlar ve becerilerdir.

Tarikatların siyaset dincisi kodaman­ları, bu illüzyonlara siyasal beceri ve şeytanlıkları da birer ke­ramet ürünü olarak monte edebilmişlerdir.

Bu arada tüm insanlarda bulunan ama çoğunluk tarafından işletilemeyen duru görü, telepati, telekinezi gibi olgular da istismar edilmiştir. Oysaki bunları işletebilenlerin din açısın­dan üstün olduğuna ilişkin herhangi bir kanıt yoktur. Eğer olsaydı, o zaman Hint yogilerinden tarikat temsilcilerine sıra bile gelmezdi…!

Bu güçleri her insan kullanabilir ve birçok ülkede, birçok din ve anlayıştan birçok insan, hatta ateistler bile kul­lanmaktadır. Bunların dinle, imanla bir ilgisi yoktur.

İbn Teymiye bu tür gösterileri, Rahman evliyasının değil, şey­tan evliyasınm belirtisi sayıyor. (İbn Teymiye; el-Furkan bey­ne Evliyai’ş-Şeytani ve Evliyai’r-Rahmân, 39-41) İbn Teymiye, (ölm. 728/1327). 

O ayrıca, tarikat çevrelerinin keramet diye or­taya sürdükleri birçok menkıbe veya iddianın gerçekte birer hayal ve kuruntu ürünü (halüsinasyon) olduğunu da örnekle­riyle gösteriyor, (bk. age. 90-91)

İbn Teymiye şunun altını da çiziyor: 

Bu tür keramet gösteri­leri halk kitleleri üzerinde uyuşturucu etkisi yaptıklarından bunları izleyen halk gevşer, kendini bırakır ve şeytan bu duru­mu değerlendirerek halkın üstüne çullanıp onları ele geçirir (age, 147).

Rahman evliyasının kerameti, akıl ve iman değerlerindeki üretimden ibarettir. 

Bu değerlerde kim daha üretken olursa kerameti fazla insan o olur.

Gökleri, yerin ve denizlerin altı­nı fetheden, gen şifrelerini çözen üretimler dururken, onun bunun kalbinden geçeni okumayı keramet sanmak gerçekte bir tek büyüklüğün belgesi olabilir ki o da talihsizlikteki bü­yüklüktür.

Tarikat çevreleri bu gerçeği etkisiz kılmanın yolunu da bul­muşlardır:

 Kendileri dışındaki çevrelerden çıkan bu tip hü­nerleri ‘İSTİDRAC’ (azabını derinleştirmek amacıyla üstünlük vermek) diye ifade ederler. Aynı şey, kendilerinden çıktığın­da keramet, bir başkasından çıktığında ise istidrac oluveriyor. Doğrusu, bu hokkabazlığa şeytan bile külah çıkarır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder