Sevgili Kardeşlerim,
Yaşar Nuri Öztürk merhumun “KUR’AN’I TANIYOR MUSUNUZ? - ONU HİÇ OKUDUNUZ MU?” isimli, din algılayışımızda ve anlayışımızda ufuk açıcı kitabından peyderpey bazı paylaşımlar yapacağım.
Umarım hüsn-i istifadeye ve aydınlanmaya vesile olur…
Abdullah Erdemli
İlk paylaşım aşağıdadır…
*********
KUR’AN, KERAMETİ BİLİMSEL FAALİYYET OLARAK ANLAYAN BİR KİTAPTIR
GELENEKSEL DİNCİLİĞİN KERAMET ANLAYIŞI
Egemen olmak, sömürmek ve bunu, kutsallık gibi rahat ve tehlikesiz bir kavramı kullanarak yapmak isteyen dincilik şefleri, İslam’ın omurga kabullerinden biri olan
- sınıfsızlık,
- resmî mabetsizlik,
- akılcılık
ilkesini etkisiz kılmanın yolunu aramışlar ve bunu bizzat dinin içinden bulmuşlardır.
Öyle bir kavram bulunmuştur ki, o kavram sayesinde Peygamber’in yetkilerini rahatça kullanmak mümkün olmuştur.
Bu kavram, kişileri, örtülü bir biçimde peygamber yetkisi ile donatan ve dokunulmaz kılan keramet kavramıdır.
Tarihin ilk ve belki de en büyük dinci terörist lideri olan Hasan Sabbah’ın dayandığı gizli gücün esası da buydu.
Emperyalizmin güdümünde çalışan modem Bâtınî TARÎKAT VE CEMAATLERİN gücü de budur.
Tarikat literatürünün anladığı ve anlattığı mânâda bir kerametin Kur’an ve sünnette hiçbir dayanağı yoktur.
Ama tarih boyunca, Allah ile aldatma sektörünün temel baskı ve iğfal aracı olarak devrede tutulmuştur.
Kur’an, tarikat çevrelerinin anladığı ve yaşattığı anlamda bir kerametten asla söz etmez.
Bu anlamda kerametler, mucizelerle lütuflandırılmış peygamberlerde bile görülmez. Tarikatlar tarihinin, keramet sahibi olarak öne çıkardığı ‘harikalar’ın hiçbirisine peygamberlerde bile rastlanmıyor.
Eğer keramet dedikleri, belirleyici bir değerse, şunu söylemek zorundayız:
Tarikat çevrelerinin keramet sahibi kişileri, Kur’an’ın tanıttığı nebilerden çok üstün niteliklere layık olmalıdır.
Böyle bir şeyin olabileceğini kabul ise insanı Kur’an dininin dışına çıkarır.
Allah ile aldatmanın saltanat dincisi sektörü, keramet adı altında yeni bir vahiy süreci başlatabilmek için şu tekerlemeyi akait kitaplarına yerleştirmiştir:
“Mucize, peygamberlere, keramet de velilere verilmiştir; peygamberliğin göstergesi mucize, veliliğin göstergesi de keramettir!”
Bu söylem Kur’an ve din dışı bir söylemdir, aldatmadır; Kur’an ve sünnetten hiçbir dayanağı yoktur.
Kur’an, veli (Allah’a yakın insan) tabirinin açık tanımını vermiştir.
Bu tanımda şu iki unsur vardır: Allah’a iman, takva:
“Gözünüzü açın! Allah’ın velîleri için hiçbir korku yoktur. Tasaya da düşmezler onlar. Onlar iman edip takvaya sarılmış olan kişilerdir.” (Yunus, 62-63)
O tanım içinde üçüncü bir unsur yoktur.
Velilik kavramı içine başka unsurları sokan anlayışlar Kur’an’da şirk olarak defalarca ifadeye konmuştur.
Tarikat-tasavvuf çevrelerinin anladığı ve anlattığı mânâsıyla keramet, en üstünleri Hint fakirlerinde görülen bazı illüzyonlar ve becerilerdir.
Tarikatların siyaset dincisi kodamanları, bu illüzyonlara siyasal beceri ve şeytanlıkları da birer keramet ürünü olarak monte edebilmişlerdir.
Bu arada tüm insanlarda bulunan ama çoğunluk tarafından işletilemeyen duru görü, telepati, telekinezi gibi olgular da istismar edilmiştir. Oysaki bunları işletebilenlerin din açısından üstün olduğuna ilişkin herhangi bir kanıt yoktur. Eğer olsaydı, o zaman Hint yogilerinden tarikat temsilcilerine sıra bile gelmezdi…!
Bu güçleri her insan kullanabilir ve birçok ülkede, birçok din ve anlayıştan birçok insan, hatta ateistler bile kullanmaktadır. Bunların dinle, imanla bir ilgisi yoktur.
İbn Teymiye bu tür gösterileri, Rahman evliyasının değil, şeytan evliyasınm belirtisi sayıyor. (İbn Teymiye; el-Furkan beyne Evliyai’ş-Şeytani ve Evliyai’r-Rahmân, 39-41) İbn Teymiye, (ölm. 728/1327).
O ayrıca, tarikat çevrelerinin keramet diye ortaya sürdükleri birçok menkıbe veya iddianın gerçekte birer hayal ve kuruntu ürünü (halüsinasyon) olduğunu da örnekleriyle gösteriyor, (bk. age. 90-91)
İbn Teymiye şunun altını da çiziyor:
Bu tür keramet gösterileri halk kitleleri üzerinde uyuşturucu etkisi yaptıklarından bunları izleyen halk gevşer, kendini bırakır ve şeytan bu durumu değerlendirerek halkın üstüne çullanıp onları ele geçirir (age, 147).
Rahman evliyasının kerameti, akıl ve iman değerlerindeki üretimden ibarettir.
Bu değerlerde kim daha üretken olursa kerameti fazla insan o olur.
Gökleri, yerin ve denizlerin altını fetheden, gen şifrelerini çözen üretimler dururken, onun bunun kalbinden geçeni okumayı keramet sanmak gerçekte bir tek büyüklüğün belgesi olabilir ki o da talihsizlikteki büyüklüktür.
Tarikat çevreleri bu gerçeği etkisiz kılmanın yolunu da bulmuşlardır:
Kendileri dışındaki çevrelerden çıkan bu tip hünerleri ‘İSTİDRAC’ (azabını derinleştirmek amacıyla üstünlük vermek) diye ifade ederler. Aynı şey, kendilerinden çıktığında keramet, bir başkasından çıktığında ise istidrac oluveriyor. Doğrusu, bu hokkabazlığa şeytan bile külah çıkarır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder