31 Ekim 2023

CUMHÛRİYETİMİZİN 100. YILDÖNÜMÜNÜ KUTLARKEN DÜŞÜNDÜKLERİM…

 https://youtu.be/Zz-kqfYd5Rk?si=coqnHIiQIrL7uAeZ

https://youtu.be/2KY04MUOb9Q?si=79hYnavtC23zTVRW

Mustafa Kemal Atatürk’e 100 senedir çemkiren nankörler, umulur ki, tamamı beş dakikalık şu iki kısa video kaydını dinlerler ve o merhumun kadr-ü kıymetini anlarlar… 

CUMHÛRİYETİMİZİN 100. YILDÖNÜMÜ HÂTIRASINA, tarihe not düşme sadedinde, kanaatlerimi paylaşıyorum.

Bu yıl Türkiye Cumhuriyetin yüzüncü kuruluş yıldönümü… 

Vatanımıza ve milletimize hayırlı, uğurlu ve mübarek olsun…

Bu münasebetle, ilk olarak, üstüne basarak, altını fosforlu kalemle çizerek, diyorum ki : 

Atatürk’e, onsenelerce, deccal diye ÇEMKİREN, ‘’Allah ile aldatan’’ dinci yobazlara, dinci uçan kaçan takımına (havada düşmeden uçan, su üstünde batmadan yürüyen tarikatçı SAHTEKÂRLARA VE SOYTARILARA) YUH OLSUN, YAZIKLAR OLSUN…

Bunların ekmeğine yağ süren pozitivist (hem dinsiz, hem din düşmanı) Atatürkçülere ve Kemalistlere de YUH OLSUN, YAZIKLAR OLSUN…

Bir taraftan Allah ile aldatan, uyduruk muaviye dincisi, mürtecî yobazlar ve sahtekarlar, diğer taraftan Atatürk ile aldatan pozitivist Atatürkçü/Kemalist takılan yobazlar ve sahtekarlar olmak üzere, her iki cenahtaki bu yobazlar ve sahtekârlar yüzünden, ülkemiz, maalesef, 100 yılını önemli ölçüde yitirdi. 

Bunlar yüzünden ülkede hala iç barış, toplumsal barış, adam gibi ve olması gerektiği gibi kurulamadı, sağlanamadı.

****

İkinci olarak ta ; Türkiye Cumhuriyeti Devletinin 100. Yılı vesilesiyle, kendime sorup, cevaplarını kendim verdiğim ve sizlerle de paylaşmayı arzu ettiğim 3 SORUM VAR : 

1- İÇ BARIŞTAN, TOPLUMSAL BARIŞTAN NE ANLIYORUM?

2- iÇ BARIŞIN, TOPLUMSAL BARIŞIN SAĞLANAMAMIŞ OLMASININ SEBEP-LERİ OLARAK NE-LERİ GÖRÜYORUM?

3- İÇ BARIŞIN, TOPLUMSAL BARIŞIN NE İŞE YARADIĞINI / NE İŞE YARAYACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM?

İç barışın, toplumsal barışın sağlanamamış olması yüzünden ülkesinden uzak düşmüş biri olarak, ben Abdullah Erdemli, aklımın erdiği, kafamın bastığı kadarıyla, işbu 3 soruya işbu 3 cevabı veriyorum…

1- İÇ BARIŞTAN, TOPLUMSAL BARIŞTAN ŞUNLARI ANLIYORUM ;

Türkiye Cumhuriyeti toplumunu oluşturan “dindarıyla, dincisiyle, gericisiyle, ilericisiyle, dinlisiyle, dinsiziyle, ateistiyle, Müslimiyle, Gayrimüslimiyle, Sünnisiyle, Alevisiyle, Türküyle, Türkmeniyle, Akkoyunlusuyla, Karakoyunlusuyla, Akkeçilisiyle, Karakeçilisiyle, kentlisiyle, köylüsüyle, dağlısıyla, ovalısıyla, Kürdüyle, Zazasıyla, Kurmançisiyle, Gürcüsüyle, Abazasıyla, Çerkeziyle, Çeçeniyle, Boşnağıyla, Arnavutuyla, Pomağıyla, Lazıyla, sağcısıyla, solcusuyla, ortanın solcusuyla, liberaliyle, Chp’lisiyle, Chp’li olmayanıyla, komünistiyle, Marksistiyle, faşistiyle, laikiyle, laikçisiyle, Atatürkçüsüyle, Kemalistiyle, milliyetçisiyle, ulusalcısıyla, enternasyonalistiyle, devletçisiyle, devlet tanımaz anarşistiyle, enteliyle, danteliyle, vesaire, vesaire, vesairesiyle…” bütün toplum kesimleri arasında ;

- Karşılıklı güven duygusunun pekişmesi, oturaklaşması, kökleşmesi,

- Bunca farklı toplum kesimlerinin birbirlerinden zarar görmeyeceklerine, birbirlerinin haklarına ve hürriyetlerine tecavüz etmeyeceklerine, birbirlerini karşılıklı olarak tehlikeli, şaibeli ve sakıncalı görmeyeceklerine gönülden inanmaları, ve nihayet,

- T. C. Devletinin de, bütün bu toplum kesimlerinden hiçbirinin, müesses devlet nizamına, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğüne herhangi bir tehlike oluşturmayacağından, zarar vermeyeceğinden tamamen emin olması ve bu toplum kesimlerinin hepsini müştereken kucaklaması, hepsine güven duyması ve hepsini öz evladı bilerek bağrına basması durumu olduğunu anlıyorum…

02- MEMLEKETTE 100 YILDIR İÇ BARIŞIN, TOPLUMSAL BARIŞIN SAĞLANAMAMIŞ OLMASININ SEBEP-LERİ OLARAK ŞUNLARI GÖRÜYORUM ;

- Mustafa Kemal’e, onun silah arkadaşlarına ve bu kıymetli zevatın başlatıp önderlik ettikleri Milli Mücadele’ye (Müdafaa-i Hukuk’a) ve İstiklal Harbi’ne, Damad Ferid, Dürrîzade Abdullah, İskilipli Atıf, Mustafa Sabrî ve emsali hainlerin ve de İngiliz gizli servislerinin kışkırtmalarıyla, muhalefet eden, başkaldıran, ihanet ve isyan eden saray, saltanat ve şeriat (uyduruk muaviye dini) taraftarı mürtecilerin (gericilerin) ve ayrılıkçı, bölücü Kürd unsurlarının varlığı. 

- Bu türden irticaî ve ayrılıkçı, bölücü unsurların varlığının, TC Devletinde kendi toplumunun bazı kesimlerine yönelik sürekli bir kuşkuya ve güvensizliğe yol açmış olması ve bu kuşku ve güvensizliğin bugünlere kadar giderilememiş olması. 

- Mustafa Kemal’in 1923’te kurduğu Cumhuriyet Halk Partisinin (CHP), aynı zamanda TC Devletini kuran parti olması ve dolayısıyla da, kendisini TC Devletiyle özdeşleştirmesi, devletin yegane sahibi görmesi gibi sebeplerle, Atatürk’ün vefatından sonra, 1950’de iktidarı Demokrat Partiye bırakıncaya kadar, uzun yıllar ülke idaresinde, astığı astık, kestiği kestik şeklinde tek iktidar partisi haline gelmiş olması. 

- CHP’nin, Atatürk’ün vefatından sonra da memlekette iktidarın tek ve değişmeyen partisi olduğu bu uzun dönem boyunca, Atatürk’ün mirasını terkederek, Atatürk’ten ve Onun ideallerinden uzaklaşmış olması, Atatürk’ün yapmayı tasarladığı, amma ömrü vefa etmediği için yapamadığı, ülkenin ve toplumun felahı ve iyiliği için hayati ehemmiyet taşıyan birçok projeleri terketmiş olması. 

- CHP’nin, Atatürk’ün vefatından sonra, pozitivizme saplanıp kalarak, laikliği dinsizlik ve din düşmanlığı olarak uygulamış olması ve bu yüzden toplumun dindar kesimlerini, hem devlete ve hem de kendi iktidarına küstürmüş olması. 

- Merhum Yaşar Nuri Öztürk, CHP’nin Atatürk’e ve Onun mirasına yönelik bu pozitivist ihanetini “Atatürk'ten Sonraki CHP (Çağı Yanlış Okumanın Serüveni)” isimli eserinde çok güzel anlatmaktadır. 

-  Saray, saltanat ve şeriat (uyduruk muaviye dini) taraftarı olan mürtecilerin (ki bunlar mel’ûn muaviye’nin ve onun arkasından gelen başka mel’ûnların bozarak tanınmaz hale getirdiği ve bu yüzden de bizim “uydurulmuş din” dediğimiz ucûbe bir dini, gûya müdafaa ederler) ve yobaz dincilerin, CHP’nin Atatürk’ün vefatından sonra benimsediği pozitivist (dinsiz ve din düşmanı) laiklik uygulamalarını fırsat bilip, toplumun dinini tam ve doğru bilemeyen dindar kesimlerini sürekli aldatmaları, ayartmaları ve bu CHP’nin katı ve insafsız, merhametsiz laiklik uygulamalarının faturasını Atatürk’e keserek, sürekli ATATÜRK DÜŞMANLIĞI YAPAGELMELERİ. 

- İşbu uyduruk muaviye dininin savunucuları olan Said-i Kürdî ve emsali mollalar ile, uçan-kaçan (havada düşmeden uçan, su üstünde batmadan yürüyen) bilumum şeyh, mürşid, pir, gavs, vesaire, vesaire, vesaire lakaplı tarikatçı sahtekârların ve soytarıların Atatürk’e deccal, zındık, mülhid, dinsiz, din düşmanı, vesaire iftiralarını ve tezviratını, Allah’tan korkmadan, kuldan utanmadan reva görmeleri. 

- Uyduruk muaviye dininin savunucusu işbu Said-i Kürdî’yi mürşid belleyen Fethullah Gülen’in ve etrafına topladığı aymaz+uyanmaz, ufuksuz, vizyonsuz, arkaik ve anakronik agabeyler takımının, Said-i Kürdî’den tevarüs ettikleri uyduruk muaviye dininin kaçınılmaz bir icabı olarak benimsedikleri, Atatürk’e ve Onun kurduğu laik Cumhuriyet’e iflah olmaz husumetleri sebebiyle, memlekette mahrem faaliyyetlere girişerek, mahrem imamlar, mahrem agabeyler, mahrem vazifeliler marifetiyle, kılcallarına kadar nüfûz edip, devleti ele geçirme gayretleri ve, son dönemde de, bu gaye-i hayallerini gerçekleştirme uğrunda, okyanus ötesi zalim bir emperyalist devletin menfaatleri hesabına, memlekette hükümet devirmeye teşebbüs cür’etini göstermeleri. 

03- İÇ BARIŞIN, TOPLUMSAL BARIŞIN NE İŞE YARADIĞI / NE İŞE YARAYACAĞI HUSUSUNDA DA ŞÖYLE DÜŞÜNÜYORUM ;

Şayet biz, Türk Milleti ve Türk Devleti olarak İÇ BARIŞI, TOPLUMSAL BARIŞI adam gibi sağlayabilseydik ;

- Cumhuriyet dönemi boyunca mükerrer askeri darbelerle tökezletilmezdik ve örselenmezdik,

- Demokrasimiz ve demokrasi kültürümüz çoktaaaan kökleşmiş, hepimizce içselleştirilmiş ve istikrara kavuşmuş olurdu,

- Sünnilerimiz Alevilerimize, Alevilerimiz Sünnilerimize yönelik güvensizlik hissetmezler, birbirlerine husumet beslemezlerdi,

- Kürd, Zaza ve Kurmançi asıllı vatandaşlarımız arasında küskünlük, mağduriyet, mazlumiyet duyguları revaç bulmaz ve, binnetice, ayrılıkçılık, bölücülük gibi tehlikeli akımlar peydahlanmazdı,

- PKK musibeti devletin, ülkenin ve milletin başına musallat olmazdı,

- Said-i Kürdî ve şakirdleri (Nurcular) onseneler boyunca sakıncalı olarak görülmezler, ömürlerinin büyük bölümünü hapishanelerde geçirmezlerdi,

- Firasetine, basiretine, samimiyyetine güvenip, peşine takıldığımız Fethullah Gülen ve etrafındaki aymaz+uyanmaz agabeyler takımı, okyanus ötesi zalim bir imparatorluğun dolduruşuna gelerek, memlekette hükümet devirmeye falan kalkışmazlardı ve binnetice, biz hizmetkârlar da, alnımıza vatan haini damgasını yemez, yerimizden, yurdumuzdan, işimizden, aşımızdan, özlük haklarımızdan ve bazılarımız da eşlerinden edilmez, soluğu buralarda ve dünyanın başka yerlerinde almak mecburiyyetinde kalmazdık. 

- Son 20 yıldır ve Cumhuriyetimizin 100. yılını idrak ettiğimiz şu 2023’te, memleketimizin başına arsız, hırsız, uğursuz, yolsuz, ahlaksız ve meymenetsiz siyasi islamcı mübtezeller tebelleş olmazlardı…

- T. C. Devleti ve derin devleti te, arsızlıklarını, hısızlıklarını, uğursuzluklarını, yolsuzluklarını cürm-ü meşhûd halinde yakaladığı mübtezel rte ile ve mübtezel siyasi islamcılarla, kedinin fare ile oynadığı gibi oynamaz ve onları maşa gibi kullanarak Hizmet Hareketinin defterini dürmezdi…

Vesselam…

Abdullah Erdemli

aberdemli@gmail.com

İsviçre

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder