KUR'AN ŞEYTAN EVLİYASINI DEŞİFRE EDEN KİTAPTIR
Yaşar Nuri Öztürk'ün ''KUR'AN'I TANIYOR MUSUNUZ? O'NU HİÇ OKUDUNUZ MU?'' adlı eserinden bugünkü alıntımızı, hüsn-i istifade ümidiyle, aşağıda sunuyoruz.
Abdullah Erdemli
***************
ŞEYTAN EVLİYASINI DEŞİFRE EDEN KİTAP
İslam içi şeytancılığın, Kur’an tarafından altı çizilen omurga kavramlarından biri de ‘evliyau’ş-şeytan’ (şeytan evliyası) tabiridir. Bu tabiri, Allah’ın berisinden evliya edinip onlara sığınmanın karadul cinsi zehirli örümceğin ağına düşmekle eşanlamı olduğunun belirtilmesi izlemektedir.
50 civarında ayet, Allah’ın berisinden birilerinin veli edinilmesinin yaratacağı kötü sonuçlara dikkat çeker. Bu ayetlerin hiç biri “Allah’ı bırakıp da başka veliler edinmek”ten söz etmez; “Allah’ın berisinden, yanından yöresinden veliler edinmek” tabiri kullanılır. Kullanılan edat ‘min dûnillah’tır. Bunu, geleneksel kabuller rahatsız olmasın diye, ‘min ğayrillah’: Allah’ın dışında’ şeklinde tercüme etmişlerdir; yanlıştır. Anlamı kaydırmaktır ki bu da ayrı bir şeytancılık belgesidir.
Allah'ın şikâyetçi olduğu ‘veliler edinme’, Allah’ı bırakıp da sapılan bir yol değildir; tam aksine, bu evliya, Allah bütün varlığıyla korunduğu ve kabul edildiği halde, O’nun yanına-yöresine ilave edilen yarı ilah destekçilerdir.
Allah dışındakilerin veli edinilmesi, şirkin en yıkıcı görünümlerinden biri olarak tanıtılmakta ve bu yapılırken de veli sözcüğünün çoğulu olan ‘evliya’ kelimesi kullanılmaktadır. Kur’an böylece bir kelam mucizesi sergileyerek, İslam toplumlarında tarih boyunca yıkım sebebi olmuş ve yerleşmiş bulunan evliya inancına dikkat çekmektedir.
Bu evliya, şeytandan ve insandan üretilmiş bir tür şirk panteonudur ki görünüşte insanı Allah’a götürmede vasıta yapılır, gerçekte ise insanı Allah’tan uzaklaştırır.
Şeytan evliyası, Rahman evliyasına karşı iş gören bir ekiptir. Rahman evliyasının tanımını veren Kur’an, bu tanımdaki unsurların dışında evliya alâmeti belirleyen ve bu tanımdaki amaçların dışında amaç güden evliyayı şeytan evliyası bilmemizin yolunu açmıştır. Şeytan evliyasının tanımı verilmiyor ; Rahman evliyasının tanımı veriliyor. Bunun anlamı, Rahman evliyası tanımı dışında kalanların şeytanın evliyası olduğudur.
Bu iki evliya tipi arasındaki farkları gösteren çalışmalar vardır. Bunların ikisine dikkat çekeceğiz: İbnül-Cevzî’nin eseri, İbn Teymiye’nin eseri. İbnül-Cevzî (ölm. 597/1200), eserine şeytana dikkat çeken bir isim vermiştir: ‘Telbisu İblis’ Yani ‘İblisin Kirletmesi, Karmaşaya İtmesi.
Telbis, “Bâtılı, hak görüntüsüyle ortaya sürmektir.’’ (bk. Telbîsü İblis, 47) O halde, iblisin telbîsi, esas anlamıyla, bir aldatmadır. Bu telbîsin tuzağına düşenler ise aldananlardır. En yıkıcı aldatma, Allah'ın araç yapıldığı aldatma türüdür. Kur’an açıkça uyarıyor: “Aldatan sakın sizi Allah ile aldatmasın!”(Lukman, 33; Fâtır, 5; Hadîd, 14) Çünkü Allah ile aldatılanların aldandıklarını fark etmeleri bile asırlar alır...
Kronolojik sırayla ikinci eser, İbn Teymiye’nin eseridir ki, adı bile başlı başına bir mesajdır: ‘el-Furkan beyne Evliyai’r-Rahman ve Evliyai’ş-Şeytan’ (Rahman Evliyası ile Şeytan Evliyasının Farkını Gösteren Kitap). İbn Teymiye (ölm. 728/1327), bu eserinde Rahman evliyası ile şeytan evliyasının özelliklerini ve farklarını, o usta kalemiyle vahyin ışığında yazıya geçirmiştir. Eserinin ilk bölümünde, Rahman evliyasının tanımını veren Yunus 62-63. ayetleri esas alarak bu evliyanın niteliklerini açıklamaktadır.
İbn Teymiye, şeytan evliyasının belirgin niteliğini Kur’an dışına çıkmak, Kur’an’a sırt dönmek olarak gösteriyor. İbn Teymiye aynen bizim gibi düşünüyor veya biz aynen İbn Teymiye gibi düşünüyoruz. Her iki halde de gerçek şudur : Bu şeytan evliyası, kendi zikirlerinden kopanları sapıklıkla suçlarlar da Allah’ın, bir adını da ‘Zikir’ koyduğu Kur’an’dan uzaklaşmayı hiç mesele yapmazlar... (İbn Teymiye; el-Furkan, 18-19)
EVLİYA KÜLTÜNÜN YARATTIĞI ŞEYTANCI DEHŞET
Şirk konusunda en büyük tehlike, evliya kültüdür. Yani Allah’a vardırıcı vasıtalar halinde birilerini bir tür yedek ilah gibi Allah ile kul arasına sokmaktır... Kur’an burada ilk iş olarak bir evliya tanımı verip mensuplarını bilgilendirmekte, bilgiyle donatmaktadır. Kendilerine güven duyacağımız evliya, Yunus suresi 62-64. ayetlerde tanıtılmaktadır :
“Gözünüzü açın! Allah’ın evliyası için korku yoktur, onlar tasalanmazlar da. Onlar iman eden ve sakınan kullardır. Onlar için hem dünya hayatında hem de ahirette muştular vardır.”
Bu tanımdan anlaşılır ki güvenilir evliya, iman ve amelde sadık, dürüst, insanlığa hizmeti öne çıkaran, fedakâr, hoş görülü, sevgi dolu insanlardır. Gerçek dindarlar, gerçek Muhammedîlerdir bunlar... Birbirlerinin iman kardeşleridir, iman dostlarıdır bunlar... (bk. Hucurât,13; Tevbe, 71) Bunlar, iman kardeşliğinin yerine yapay “klik, mezhep, tarikat ihvanlığı” koyarak tevhidi parça parça etmezler.
Anlaşılmaktadır ki, iman ve takva dışında bir evliya alameti yoktur; işin omurga noktası da budur. İmanda ve takvada savsaklama ve yozlaşma işaretlerinin görüldüğü yerde Rahman evliyası yok, şeytan evliyası vardır. Yani Allah ile aldatma ve çıkar sağlama fırkacılığı...
Evliyanın lüzumlu olduğuna ilişkin şirk savunması da Kur’an’da gündeme getirilmekte ve tevhid insanı bu şeytanî savunmaya karşı da donatılmaktadır. Bu mesele, tevhid ilkelerinin en muhteşem şekilde ortaya konduğu Zümer suresinde ele alınmaktadır. Surenin 3. ayeti, Allah’ın berisinden evliya edinerek onlardan hayır bekleyen şirk çocuklarının bunu yaparken sığındıkları savunmayı gözler önüne koymaktadır. Şöyle deniyor :
“Kendinize gelin! Arı-duru din yalnız ve yalnız Allah’ındır. Onun yanında birilerini daha veliler edinerek ‘Biz onlara, bizi Allah’a yaklaştırmaları dışında bir şey için kulluk-kölelik etmiyoruz.’ diyenlere gelince, hiç kuşkusuz Allah onlar arasında, tartışıp durdukları konuyla ilgili hükmü verecektir. Şu bir gerçek ki Allah, yalancı ve nankör kişiyi iyiye ve güzele kılavuzlamaz.”
Bu ayet, şirkin evliya kültü yoluyla yürüyen yıkımına karşı müminleri donatan temel beyyinedir. Evliya maskeli şirkin savunucuları bu yedek ilahlarını “Allah ile bizim aramızda yakınlaştırıcı ve şefaatçi” diye pazarlamaktadırlar. (bk. Zümer, 3; Yunus,18) Kur’an bunun bir şirk oyunu olduğunu söylemekte ve Kaf suresi 16. ayet ile Zümer 44. ayette bu iddianın dayanağını temelden yıkmaktadır. O ayetlere göre :
1. Allah, insana şahdamarından daha yakındır,
2. Şefaat, tümden ve sadece Allah’ın elindedir.
Böyle olunca, Allah ile kul arasında herhangi bir mesafeden söz edilemez ki yaklaştırıcıya ve şefaatçıya ihtiyaç duyulsun. Şirkin ‘yaklaştırma’ iddiası, temelden tutarsız olduğu gibi, bizzat kendisi bir şirk itirafıdır. Çünkü Allah’ın kulundan ayrı ve uzak olduğunu iddia etmek de Kur’an’a aykırıdır. Kaldı ki böyle bir ayrılık var sayılsa bile, Kur’an, şirkin bu varsayımdan yararlanma yollarını da kapatmıştır.
“Benimle yarattığımı baş başa bırak!”(Müddessir, ll) emri verilerek Allah ile kul arasına girmeye kalkmanın hiçbir gerekçesi olamayacağı ilan edilmiştir.
Kur’an, Hz. Muhammed’e sorulan sorulardan bahseder. Bunlardan biri de insanların Allah’a ilişkin sorularıdır. O soru ve cevabı çok sarsıcı bir mesaj taşıyor :
“Kullarım sana benden sorarlarsa ben, Karîb’im, gerçekten çok yakınım. Dua edenin çağrısına, bana çağırıp yakardığı anda cevap veririm. Hadi, onlar da bana karşılık versinler, bana inansınlar ki, doğruyu ve iyiyi bulabilsinler.” (Bakara, 186
Bu beyyine, Allah’a ilişkin sorunun cevabına, Allah ile insan arasında yaklaştırıcıların olmaması gerektiğini ifade eden mesajı koyarak şirkin iddialarına yıkıcı bir darbe indirmektedir.
İslam dünyasında, evliya adıyla bir sınıfın doğduğu, bu sınıfın bir tür tezkiye, vaftiz ve aforoz sınıfı olarak yetki kullandığı inkâr edilemez bir gerçektir. Kur’an’dan baktığımızda bir şeytan ordusu oluşturan bu Kur’an dışı yapay sınıf, kendisine özgü tevil sanatını kullanarak istediği şeyi mubah (serbest), istemediği şeyi yasak hale getirebilmektedir. Akıl almaz haramlar işleyebilmekte ve bunları “Zahir ehlinin bilmediği ibret ve hikmetleri vardır” sloganıyla meşrulaştırmaktadır. Tasavvuf - tarikat tarihi bunun yüzlerce örneğiyle doludur. Halbuki Allah’ın velileri asla sınıf oluşturmaz, mümin kardeşlerinden farklı kıyafetler yaratmazlar. Masumluk, hatasızlık, günahsızlık gibi iddialara asla yer vermezler
Kur’an, vesayet ve vekâlet altında bir kulluğun söz konusu edildiği sistemleri şirk ve zulüm sistemi olarak damgalamaktadır. Toprak post, Allah dost olacaktır. Tüm yeryüzü mabet, tüm meşru fiiller ibadet haline getirilmiştir. Böyle bir anlayışın şekillendirdiği dünyada aracılara, komisyonculara, kutsallaştırılmış haraç ve huruç çetelerine ihtiyaç yoktur. Gerçek evliya tanımına uyanlar bile yardım ve şefaat aracı yapılmamalıdır. O halde ilk adım, evliya denen kişilerin hiç kimseye bir şey vermek, kazandırmak imkânına sahip olmadıklarını, aklamak ve kurtarmak gibi bir yetkilerinin de bulunmadığını bilmektir. (Yunus, 18; Ra’d,16)
Evliya, dalâletten (sapıklıktan) kurtarıcı bir kuvvet olarak da algılanamaz. A’raf suresi 3. ayet bu kuruntuya yenik düşme ihtimali olanları uyarmaktadır :
“Rabbinizden size indirilene uyun, onun yanından yöresinden edinilmiş evliyaya uymayın!”
Dikkat edilirse ayet, hidayet önderliğini kişilere değil, ilkelere (Rabden indirilenlere) bağlamıştır. Çünkü kişilerin hidayet önderliği devri, nübüvvetin bitirilmesiyle yani Hz. Muhammed’in bu âlemden ayrılışı ile ebediyyen kapatılmıştır.
Hidayet yalnız Allah’tan gelir, bunun kaynağı ise kişiler değil, tanrısal kitaptır. Bunu unutarak evliyadan hidayet bekleyenlerin sonu hüsrandır. Bu hüsran, Rahman’ın kulluğunun yitirilmesiyle şeytanın kulluğuna geçiştir, bk. İsra, 97)
KARADUL İHANETİ
Ankebût suresi 41. ayet, ‘Allah’ın berisinden evliya edinenler’in yani şeytan evliyasına tutulanların korkunç bir ihanetle yüz yüze kalacaklarını bildirmektedir :
“Allah’ın berisinden evliya edinenlerin durumu, bir ev edinen dişi örümceğin durumuna benzer. Ve evlerin en güvensizi / en zayıfı elbette ki dişi örümceğin evidir. Keşke bilselerdi!”
Şeytan evliyasını dost ve destekçi edinenler, karadul diye adlandırılan dişi örümceğe sığınanlara benzetiliyor. Bu karadulun tipik özelliklerinden biri şudur: Büyük bir istek ve çekici cilvelerle çiftleşmeye çağırdığı erkek örümceği, çiftleşmenin ardından zehirleyip öldürür. Şeytan evliyasının karadul denen örümceğe benzetilmesinin hikmeti üzerinde iyi durmalıyız. Ve şunu unutmamalıyız :
TARİHİN EN BÜYÜK ZULÜMLERİNE İMZA ATMIŞ OLAN ENGİZİSYON RUHBAN SALTANATI, BİR KARADULLAR SALTANATIDIR.
Karadul tehlikesine dikkat çeken tek tanrısal kitap Kur’an’dır.
Karadul ihanetine dikkat çeken Ankebût 41. ayetin amacı, örümcek evinin zayıflığını göstermek şeklinde düşünülmüş ve orada kalınmıştır. Oysa ki ayetin vermek istediği sadece bu değildir. Evin zayıflığından daha çok, ev sahibinin kahpeliğine dikkat çekilmiştir. Karadul tip bir zehirli tipdir. Çiftleştiği örümceği, çiftleşme biter bitmez zehirleyip katleder. Kendisine güvenip misafir olmuş, zevk ve safa bulmasına hizmet etmiş birine ihanet edenin kahpeliği söz konusudur burada. Tanrısal beyyine, işte bu kahpeliğe karşı insanı uyarıyor. NEDEN? Karadula benzettiği ve evliya diye andığı insan karadullarından uzak durmamız için...
Kur’an’ın en kahırlı musibetlerden biri olarak yüzlerce ayette gündeme getirip insanı sakındırdığı evliyacılık illeti, Allah'ın en dinmez öfkeyle cezalandıracağı şirk zulmünün temel görünümlerinden biridir. Bu illeti insanlık bünyesinden Kur’an temizledi ama ne yazık ki Kur’an dışı dincilik onu müslümanların hayatına bir ‘kurtarıcı’ yaftasıyla soktu...
Karadul evliyasının özellikleri, belirtileri, tavrı-tarzı yüzlerce ayette gösterilmektedir. Şimdi biz tüm bu ayetleri göz önünde tutarak hangi sakatlıkları taşıyanların karadul evliyası sayılması gerektiğini gösterelim :
1. Dini Kur’an’ın dışına çekmek,
2. Kur’an dışından haram ve helaller edinmek,
3. Kur’an dışında tenkit edilmez, eleştirilmez kitaplar (zübür) kabullenmek,
4. Hz. Muhammed dışında eleştirilmez kişiler kabul etmek,
5. Kendilerini veya bazı kişileri Allah ile insanlar arasında yakınlaştırıcı veya şefaatçi görmek, göstermek,
6. Allah ve din adına yaklaştığı veya çağırdığı insanlardan ‘hediye’ adı altında veya ‘dine hizmet, cihad, maneviyatçılık, muhafazakârlık’ vs. yaftalarıyla sürekli dünyalık toplamak,
7. Tebliğ ve fikir mücadelelerinde, kendisi dışındakileri ‘kâfir, zındık, fasık, REFORMİST’ gibi, tarih boyunca tüm din sömürücülerinin kullandığı ithamlarla karalamak.
Şeytan evliyasının tüm bu Kur’an dışılıkları örtmek için kullandığı tek şey vardır: HALKIN BiLGiSiZLiĞiNi SÖMÜRMEK.
Karadullar, işini-aşını, emeğini-ekmeğini, sevgisini-itibarını sömürüp köleler gibi kullandıkları insanları tarih önünde rezil ettiler. Müslüman kitlelerin insanlık kervanında öncü rolünden çıkıp, atık toplayıcı durumuna geçmesinin esas sebebi, Kur’an tevhidini kirleten bu karadulların şirk zihniyetleridir. Bunlar, müslüman dünyayı bu âlemde rezil etmekle kalmayacaklar, karadulluklarını öteki âlemde de gösterecekler, (bk. Enbiya suresi, 98-99)
Bunun nasıl gerçekleşeceğini gelin Kur’an’dan öğrenelim : İnsanlardan Allah'ın huzurunda, hiç utanmadan şikâyetçi olacaklar, kendilerine canla başla hizmet etmiş kurbanlarını suçlayarak büyük mahkemenin yargısından sıyrılmaya çalışacaklar. Diyecekler ki, şu bizim elimizi-ayağımızı öpüp önümüzde yerlere kapananlar var ya, bunlar bize teslim olarak kendilerini mahvetmekle kalmadılar, bizi de mahvettiler. Eğer bize karşı çıksalardı biz de kendimize gelir, perişanlıktan kurtulurduk... (bk. Saffat, 28-36; Kasas, 63-64; Rum,13-14; İbrahim, 22;Yunus, 29; Nahl, 86-87; Mümin, 73-74; Fussılet, 47-48)
Bunların bu tavırlarında şaşacak bir yan yoktur. Çünkü bunlar şeytan evliyasıdır. Ve bu evliyanın başbuğu olan şeytanın özelliklerinden biri de iş bitip insan hüsranla karşılaşınca insanı alaya almak ve ona şunu söylemektir :
“İşi bitirildiğinde şeytan onlara şöyle dedi: ‘Allah size hak bir vaatle bulundu, ben ise vaat ettim, ama vaadimden caydım. Benim sizin üzerinizde bir sultam yoktu. Sizi davet ettim, siz de bana uydunuz. Hepsi bu. Şimdi beni kınamayı bırakın da öz benliklerinizi kınayın! Ne ben sizi kurtarabilirim ne de siz beni kurtarabilirsiniz! Aslında, ben sizin, daha önceden beni şirk aracı yapmanıza karşı çıkmıştım. Zalimler için acıklı bir azap öngörülmüştür.” (İbrahim, 22)
İSTİÂZENİN (EÛZÜ BİLLAHİ ÇEKMENİN) ANLAMI
Şu emir Kur’an’ındır :
“Kur’an’ı okuduğun zaman, o kovulup taşlanmış şeytandan Allah’a sığın! Şu bir gerçek ki, şeytanın elinde, iman edip yalnız Rablerine dayananlar aleyhine hiçbir sulta / hiçbir kanıt yoktur. Onun sultası, sadece onu dost edinenlerle / onu yönetici yapanlarla, onun yüzünden müşrikler haline gelenler üstündedir.” (Nahl, 98-100)
Kur’an okuyanın şeytandan Allah’a sığınması, geleneksel din anlayışında “Kovulmuş şeytandan Allah’a sığınırım” cümlesini okumakla EŞİTLENMİŞİIR. Kur’an’ın söylediği bu olamaz. Bu cümleyi okumak elbette ki anlamsız değildir, ama o cümleyi okumak esas anlamı hatırlatan, o anlam yönünde şuur yaratan bir cümle olduğu için anlamlıdır. Beyyinenin söylediği, o cümlenin sadece telaffuzu değil, TEDEBBÜRÜDÜR.
İstiâzenin esas anlamı, Kur’an’ı okuyanın şeytan ve onun evliyasının, şeytanın avene ve hizbinin tasallutundan Kur’an’a sığınma, EVLİYACILIK KÜLTÜNÜ ve EVLİYAPERESTLİĞİ TERK ETMEKTİR. Kur’an, istiâzenin bu anlamı ifade ettiğini başka beyyineleriyle teyid ve tevsik etmiştir :
“Şeytan onlan kuşattı da Allah’ın zikrini / Kur’an’ı onlara unutturdu. İşte bunlar şeytanın hizbidir. Dikkat edin, şeytanın hizbi, hüsrana uğrayanların ta kendileridir!” (Mücâdile, 19)
“Kim Rahman’ın Zikri’ni / Kur’an’ı görmezlikten gelip ondan uzaklaşırsa, biz ona bir şeytanı musallat ederiz de o ona can yoldaşı olur. Bunlar, onları yoldan tamamen saptırırlar. Onlarsa kendilerinin hâlâ hidayet üzere olduklarını sanırlar. Sonunda bize geldiğinde, şeytan, yoldaşına şöyle der ‘Keşke aramızda iki doğu arası kadar uzaklık olsaydı! Ne kötü yoldaşmışsın sen!” (Zühruf, 36-38)
Öte yandan, Meryem 44. ayet bize gösteriyor ki, müşrik olmak, şeytana kullukla eşanlamlıdır. Anılan beyyine bunu, Hz. İbrahim gibi bir peygamberin müşrik babasını örnek göstererek ifadeye koyuyor. Hz. İbrahim, müşrik babası Azer’e şöyle diyor :
“Ey babacığım, şeytana ibadet / kulluk etme!”
Şirk konusunun müfessir ayetlerinden biri olan bu son beyyineyi, Kur’an’a sırtını dönenlerin şeytanın yoldaşı olacağını gösteren beyyinelerle birlikte değerlendirirsek şu sonuca varmamız kaçınılmaz olmaktadır: Şeytan evliyasına sığınanlar şeytanın kulu haline gelmiş müşriklerdir. Unutmayalım, Kur’an, kendisinin telkin ettiği imandan kopanların şeytanın evliyası konumuna düşeceklerini açıkça bildirmiştir :
“Bir kısmını iyiye ve güzele kılavuzladı, bir kısmının üzerine de sapıklık hak oldu. Onlar, Allah’ın berisinden, şeytanları evliya edinmişlerdi. Bir de kendilerinin hidayet üzere olduklarını sanırlar.” (A’raf, 30)
Şirkin bir şeytancılık, şeytancılığın da bir şirk olduğunu ifadeye koyan beyyinelerden biri de Nahl 100. Ayettir :
“Şeytanın sultası, sadece onu dost edinenlerle / onu yönetici yapanlarla onun yüzünden müşrikler haline gelenler üstündedir.”
O halde, şeytan evliyasına kapılananlar sadece şeytanın değil, şeytanın kulu olan şeytan evliyasının da kulu olmuşlardır. Beyyine gösteriyor ki, şirk gayyasına batmış bu şeytan evliyasının köleleri, hidayeti kendilerinin temsil ettiğini iddiadan asla geri kalmazlar.
Özetleyelim :
Kur’an’ı okumaya başlayanın istiâze'sinin anlamı, benliğini, şeytan evliyası olan şeytan kullarının bütün telvis ve telhislerinden, bütün vesvese ve lakırdılarından, bütün iddia ve rivayetlerinden, bütün vaat ve tekliflerinden uzaklaştırıp arındırmasıdır.
“Kur’an okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki, size rahmet edilsin.” (A’raf, 204)
Kur’an, istiâze'nin sadece telaffuzuyla yetinen birine hiçbir şey vermeyecektir. Böyle birisi, istiâzenin telaffuzu gibi Kur’an’ın da telaffuzuyla yetinmek zorunda kalacak, yani ÜMNİYE BATAKLIĞINA gömülüp gidecektir. Zaten ümniye de şeytanın oyun ve aldatmalarından biri değil midir?